c- Cennet ve Cehennem Halen Kurulmuş mudur?
Bu başlık altında sözü edilen cennet ve cehennemler, konu başlığından da anlaşılacağı üzere; öbür aleme, yani öldükten sonra içine dirileceğimiz ahretsel aleme ait olan cennet ve cehennemlerdir. Bunların halihazırda kurulmuş bulunmaları mümkünse de, daha kurulmamış olabilme ihtimalleri daha güçlüdür.! Öyle ya, kurulmuş olsalar işlevsiz ve anlamsız beklemekte olma ihtimalleri vardır. Halbuki evrende iş ve işlevsiz boşuna yaratılmış hiçbir varlık, olay ve olgu yoktur. Gerçi evrenin her hangi bir yerinde, ileride insanların ahiri mekanı, yani cennet ve cehennemi olmanın dışında bir başka iş ve işlev görüyorlardır. Bu da mümkündür. Onu bilemeyiz. Lakin ahret-sel manadaki cennet ve cehennemin anıldığı gibi başkaca bir iş ve işlevi yoksa kendisi de elan kurulu değil, zamanı gelince kurulacak olmalıdır.
Söylediklerimizin aksini kabullenmek, bir anlamıyla C. Allah’ın yaratışlarını tamamladığını, hatta insanlara cennet ve cehennem vaadini bu tamamlık durumu karşısında yaptığını falan sanıp savunmak gibi saçma bir düşünce anlamına gelebilir. Bu tarz bir düşünüş ise; “bir yandan ölçerken, diğer yandan dökmek” gibi bir olguyu ortaya koyar. Netice olarak maazallah bundan, Allah’a acizlik yöneltmek gibi bir anlam da çıkabilir.
Böylesi bir düşünüş ayrıca C. Allah’ın sürekli yaratmakta (yeri geldikçe, ihtiyaç kadarınca ve yeterince) oluyor olması olgusuyla açıktan açığa çelişmektedir. Allah’ın yaratmakta sürekli oluşu bu alem ile, yani dünyasal hayat ile kesinlikle sınırlı olmasa gerektir. Ki bu durumda O, muhtemelen o alemi henüz yaratmış değilse, yeri ve zamanı geldiğinde, o zamanın şartları ve ihtiyaçları gereğince, kendi ilmi, işin programı, yasası ve kaderince yaratacaktır. Yaratır da.! Hatta dilerse işin kaderlemesini dahi yeniden yapar; ona göre yaratır, yahut dizayn eder.!
Hem C. Allah Adem ve Havva’yı, yani içinde yaşadığımız bu maddi ve gelip geçici vasıflı dünyanın apaçık bir parçası olan insanı, neden ahret, yani son ve nihayet yurdu olan bir zaman ve mekanda yaratmış olsun ki? Bunun gereği ne ola ki? Hem yukarıda açıkladık. O alem bu aleme benzemez. Sonsuzluk ve sınırsızlık, daha doğrusu insan açısından ebedilik yurdudur orası. Oradan gelen bir bütünlük (insan) buruya uyum sağlayabilir mi? Ki bunun tersi de doğrudur. Yani buradaki yaşam bütünlüğümüz (beden+ruh) zaten peşin peşin ebedi bir ahiret yurduna uyumsuzdur. Öyle ya, tarif edilen o cehennem ateşlerine mevcut bu insan yapısı ne kadar dayanabilir.? Hem cennette baki ve ebedi yaşamı nasıl sürdürebilir.? Demek ki bu uyumsuzluk açıktır. Şu halde konuya daha sağlıklı bir açıklama getirmek gerekecektir. Aslında orada yaratılan şey, elan yaşamımızı sürdürüyor olduğumuz bütünlük değil, biraz sonra açıklamaya çalışacağımız ruhtan başkası değildir. Esasen ruh da C. Allah’ın bizzat kendi ruhundan bir parçadır. İnsan açısından olan, bahse konu mevcut bütünlük, bu alemle uyumlu olacak şekilde ve yine bu alemde sağlanmakta, yani yaratılmaktadır.
Dolayısıyla Adem ve Havva’nın bu dünyaya, mevcut insan bütünlüğü içinde, öbür alemin cennetinden geldiğini varsaymak da, öbür alemin cennet ve cehenneminin elan kurulu, olup iş ve işlev gördüğünü kabul etmek de pek doğru bir yaklaşım değildir.
Bu açıklamalar karşısında akla; “Madem ki öyledir, şu halde Peygamber Efendimizin Miraç’ta gördüğü cennet ve cehennem manzaraları ile vb. bir kısım anlatılar hakkında ne cevap vereceğiz.?” diye bir soru gelebilir.
Bu soruya cevap olarak; “Belki de bu konunun, yani ahretsel anlamlı cennet ve cehennemin programı, yani yazılımı, yasası kaderi Allah nezdinde vardır ama maddi olarak henüz yoktur; oluşturulmuş değildir..!? Gerek Peygamberimize Miraç esnasında gösterilenler, gerekse kabirde, yani berzah alemindeki oluşlar henüz sanal olmalıdır.!?” diyebiliriz.
Sonuç olarak ilk insanın; şartlar uygun olunca, mevcut yaşam bütünlüğü çerçevesince, içinde yaşadığımız bu Yerküre üzerinde yaratılmış olması akla, bilime ve eşyanın tabiatına yani kadere daha uygun bir düşünce tarzıdır. Sadece ve sadece insanın mayası, özü aslı olan ruh, ahret yurdu ile uyumludur. Oraya aittir. Ne var ki bunun böyle olması dahi ahretsel cennet ve cehennemin elan kurulmuş oluğuna işaret etmez. Sadece vasıf benzerliğine işaret eder.
Ayrıca Cenabı Allah’ın ahretsel cennet ve cehennemi bu Yerküre’yi değiştirip dönüştürerek burada kurabileceğinin de bir ihtimal olduğunu bilmeliyiz. Bu ihtimalin varlığı dahi bahse konu kuruluşun henüz gerçekleşmediğinin bir delilidir. Ayrıca ilk insanın fizik ötesi, yani öbür aleme ait bir cennet hayatından değil, bu aleme ait bir cennet hayatından çıkarılmış olma ihtimalinin de…!
İlk insanın fizik ötesi bir alemin cennetinden çıkarılmış olduğunu kabullensek dahi, bu çıkarılışın, insanın mevcut bu alemsel bütünlüğünü haiz olarak çıkarıldığını düşünmemek gerekir. O çıkarılış olsa olsa, konuya dair ruhun, yani yasanın, kederin, programın çıkarılışı olsa gerektir. Buna bağlı olarak da sanal bir çıkarılış olmalıdır. Yine de gerek ayetlere, gerekse akla, bilime uygun kabul, çıkarılma hadisesinin dünyasal bir cennetten olduğu, ahretsel cennet ve cehennemin ise henüz kurulmamış bulunduğu yönünde olacaktır.
Şimdilik bu kadarla yetinip, konuların daha iyi anlaşılmasını ileriki konularımıza bırakıyoruz.
*****************
Ne var ki Cennet ve Cehennemin hala hazır mevcut oluyor olmuşluğu da mümkündür. Bu mümkünat zaman kavramının mahlûk, yani yarıtılmış olması, bizlerin onun akışıyla mukayyet bulunmamız, xcenabı Allah'ın ise bu yaratılmışlığın daühi dişinde ve fevkinde olmasıyla alâkalıdır. Daha doğrusu konunun bu yönü anlaşılınca cennet ve cehennemen hali hazır kurulu ve mevcut olduğunu da kubullenmek dumunda oluruz. Daha da öteye gider, kendimizin nereye cennete veya cehennemie erişmişliğimiz daha elan mevcut olmuş olabilir.
Nasıl mı?
ve Allah'ın
*****************
Ne var ki Cennet ve Cehennemin hala hazır mevcut oluyor olmuşluğu da mümkündür. Bu mümkünat zaman kavramının mahlûk, yani yarıtılmış olması, bizlerin onun akışıyla mukayyet bulunmamız, xcenabı Allah'ın ise bu yaratılmışlığın daühi dişinde ve fevkinde olmasıyla alâkalıdır. Daha doğrusu konunun bu yönü anlaşılınca cennet ve cehennemen hali hazır kurulu ve mevcut olduğunu da kubullenmek dumunda oluruz. Daha da öteye gider, kendimizin nereye cennete veya cehennemie erişmişliğimiz daha elan mevcut olmuş olabilir.
Nasıl mı?
ve Allah'ın
Adem bir çok olmalıdır. Adem semboldür ve tektir. Ancak insan anlamında tekliği ifade eder.
Bir erkek ve dişiden (Adem ve Havva’dan) yaratılmış olmak bir tek l iği değil, yani sayıyı değil işaret zamiridir. Bir kişi geçti= 1 tak kişi geçti, kişi geçti= herhangi bir kişi geçti, bilmediğim birileri geçti gibi.
Bunlar belki de genel addır.
Bir kadınla bir erkekten yaratılmış olmak
Belki de programı vardır da kendisi maddi olarak yoktur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder