a- Allah Geleceği Biliyor mu?
(Kader, Kaderleme=Yazılımlama Nasıl Olur?)
Maşallah Ülkemiz insanı o kadar hızlı gündem eskitiyor ki buna üzülmeli mi, sevinmeli mi, bilemiyorum doğrusu!? Öyle ya; bu durum kocaman ve güçlü bir ülke oluşumuzun mu, sorunlarımızın çokluğunun mu göstergesi, yoksa hafıza zayıflığımızın mı? Hafıza zayıflığımızın suiistimali midir yoksa bu?
Bir de asla eskimeyenleri vardır bunların! Vardır çünkü gündeme geldikçe çiğnemekten pek hoşlandığımız konulardır! Durum bu olunca, ihtiyaç duyuldukça ağızlara sakız niyetine dağıtılırlar bunlar! Dağıtılırlar ki; herkes “götüreceği malı” bir güzel götürsün diyedir bu arada! Çoklukla egemenlerin lehinedir bu konular da. Ve eksik etmezler “dükkanlarından” bu tür “sakızları” asla! Eh; zaten “sakızcı” halkımızın çoğu da…! Çiğner güzelce onlar da…”
Ayrıca, üzerleri örtülenleri ve anlaşılması sürekli engellenenleri de vardır bunların ki, halkımızın “sakızcılıktan” kurtulmaması içindirler. İşin doğrusu bir türlü anlatılmaz; anlaşılamaz bunlarla ve böylece! Sürekli olarak “sakızcılığın” devamını sağlamakta kullanılırlar çünkü bazılarınca…!
İşte bunlardan birisi de, “alın yazgısı anlamındaki kadercilik” mevzusudur! Diyanetimiz ve ilahiyatçılarımızın ezici bir çoğunluğunun öylesine anlatımları vardır ki; tam da “evlere şenliktir”! Her zaman “çiğnenmeye”, gerçeklerin örtülmesine, düşüncelere ket vurulmasına, halkın uyuşturulmasına, işin daha kötüsü, bazılarının dinden, imandan çıkmasına, böylece milletin birbirinden uzaklaşıp ayrışmasına, ayrıştırılmasına da son derece uygun bir anlatıdır…!
Aslında işin doğrusunu bilenler yok değildir hani. Gayet az bir bölümü ayrık olmakla birlikte, yine de pek anlatmazlar, anlatamazlar ne hikmetse bunlar da!?
Örnek mi? Son günlerde, Internet sosyal paylaşım sitelerine yansıyan aşağıdaki şu videoyu üzerinde sol tıklayıp açarak dikkatlice izleyin lütfen!
Bu videoda görüleceği üzere; Spiker’in İlahiyatçı profesör, Sayın Abdülaziz BAYINDAR’a yönelik sorusu, “Allah geleceği biliyor mu; bilmiyor mu?” şeklinde olup, kendi algılamaları çerçevesinde son derece nettir. Üstelik Sayın İlahiyatçımızı, kendilerinden bir cevap alabilmek konusunda haylice sıkıştırmaktadır da. Sayın hocamız bu soruya hem cevap vermekten kaçınmakta, hem de çaresiz “Havet!” buyurmaktadır adeta “çaktırmadan”!
***********************
Biz bu soruya “Havet!” demeden net bir cevap vereceğiz? Devamla da detaylı açıklama isteyenleri, http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=434365 Internet adresinde tanıtımı görülebilecek olan, ”Çürüme” adıyla yayınlanmış kitabımızın kapağı altında ve müstakil şekildeki “Gurbetteki Vekil” adlı çalışmamızı oradan yada http://gurbettekivekil.kotublog.com/ Internet adresinden okumalarını önereceğiz!
Gelelim sadede:
“Kamer Suresi 49. ayette” geçen ve başkaca muhtelif ayetlerde de anlam bulan “kader” kavramı en yalın anlatımıyla, (kısmen otomatiğe balanmış) “ölçü, ayar, hesap, plân, program vb.” demektir. Bu ise apaçık bir şekilde; üzerinde sürekli denetim, yeni düzenlemeler yapılmakta olan, sosyal ve tabii yasalardan başkası olmasa gerektir.
Bahse konu ayette/ ayetlerde C. Allah “her şeyi bu yasalarla göre yaptığını/ yarattığını, bu yasaları ezelden ebede dek Kendi’sinin ortaya koyduğunu/ yarattığını, Kendi’sinin değiştirip dönüştürdüğünü, yenilerini ortaya koyduğunu, işleyişi sürekli denetim altında bulundurduğunu, oluşlara, kurulu işleyişe ilâve, ek ve yeni katılımlarda bulunduğunu, “Ol!” demekliklerinin dahi birer yasa ve yazmak olduğunu, bu emir olmadan hiçbir şeyin gerçekleşemeyeceğini, yani nihai onay merciinin ve üstün gücün Kendi’si idiğini, ve benzerilerini…” beyan buyurmaktadırlar.
İşte bu yasalar “kader” olmuş olduğuna göre, bu yasaların ortaya çıkışını/ yaratılışını ifade edebilmek için ben, “kaderleme” yahut “yazılımlama” kavramlarını kullanıyorum!
Durum bu olunca ele aldığımız videodaki soru, eksik ve yanlıştır! Evvela bu soru düzeltilmelidir. Düzeltilen sorunun cevabı da şöyle olmalıdır:
“Allah geleceği gerek bütünsel, gerekse detaysal anlam ve alanda, sürekli olarak plânlıyor! Bu plânların bazıları evvelden, bazıları elan, bazıları da yeri geldikçe oluyor!”
Bahsini etmekte olduğum bu planlamadan maksat:
“Kaderleme”, yani “yazılımlama” ile “oluş ve olgularla varlıkları denetleme, bunlara kesin sonuçlu katılım yapma, nihai olarak onaylama ve sairleri…” demekte olduğum tanrısal olgular olsa gerektir!
Ki, Dediğimiz gibi C. Allah, bu kavramlarla ifadeye getirdiğimiz durumun kimisini ezeli, kimisini süreç içinde, kimisini elan, kimisini de gelecekte yapmaktadır.
Dolayısıyla C. Allah’ın, ezelden başlayarak içinde bulunduğumuz ana kadar, irade ve takdir buyurarak yazılımladıkları olduğu gibi, bundan sonra yapacağı yazılımlamalar da olacaktır!
C. Allah’ın ilim ve kudretinin sonsuzluğundan hareketle evreni kurulu bir saat misali görmek şeklindeki ve hatta bu anlatımımız haricindeki izahlar, bir taraftan hem C. Allah’ın ilim, hem de irade ve kâdir sıfatlarına zaaf yüklemek olurken, diğer taraftan insanların hür iradesini neredeyse yok saymak suretiyle, onun yeryüzündeki “Allah Vekili” olması olgusunun anlaşılmasını neredeyse olanaksızlaştırmaktadır!
Çünkü o tarz izah, haşa:
“C. Allah ezeli bilgisinden başkasını bilmez; Ezeli olarak bildiğinden başkasını yapamaz!” anlamına da gelir aynı zamanda! Ve insanı kuru bir yaprak misali görerek, yeryüzünde C. Allah’ın maksat ve muradının oluşumuna katılan hür bir yaratık, yani Allah’ın yeryüzündeki vekili olduğu gerçeğinin anlaşılmasını perdeler. Hayatın gerçekliğiyle çelişen, kendi içinde tutarsız bir anlatım çıkar ki ortaya, bu hal bazılarını dinden, bazılarını akıl ve muhakemeden eder!
Kader çerçevesinde ve bizzat kendi ellerimizdeki geleceğimize sahip çıkalım!
Elinin erdiği, gücünün yettiği ölçüde hürdür insan çünkü!
İşte bu ölçü (yazılımlama) de onun kaderidir efendim!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder