28 Ocak 2012 Cumartesi

C- Hayat Sınavı Sorularının Mahiyeti:

           C- Hayat Sınavı Sorularının Mahiyeti:
           
           Dünya hayatında karşımıza çıkan her olay, olgu, sorun, varlık, yokluk, mevki, makam, dert, tasa, nimet külfet hasılı her şey bize bu hayat sınavının sorularındandır.
            Diyelim ki yolda bir yaralıya yada kavgaya rastladınız.? Bilin ki bu bir sınav sorusudur ve sorunun muhatabı da sizsiniz! Bir şekilde cevap vermeye ise illa mecbursunuz…! Ancak dilediğiniz gibi davranmak özgürlüğü elbet elinizde… Dileyin görmezden gelin, dileyin bir yardım eli uzatın, isterseniz seyre çıkın…! Hasılı neyi dilerseniz onu yapın. İlla bir şey yapmış ve böylece soruyu cevaplamış olacaksınız. Çünkü soruyla karşılaşmış durumdasınız. Bu beni ilgilendirmez, bana vebal yoktur falan sanmayınız. Neden o yaralı yada kavga benim değil de sizin karşınıza çıktı? Bunu iyi düşününüz ve boş bir tesadüf sanmayınız. Karşınızdaki soru sizindir. Sizin sorunuzdur. Kendinizi alakadar etmez sanıp aldanmayın. Bu soruya mümkün mertebe doğru cevap vermeye gayret edinin.
Yukarıda değindiğim gibi soruya hangi cevabı vereceğiniz zorunlu değil ama illa bir cevap vereceksiniz. Bu hal mecburidir! “Bana ne?” demeyin; karşınıza çıkan sorudan istifade etme yoluna bakın! Bu arada çeldirici cevabı iyi tesbit edip ondan mutlaka kaçının! İşin bir de şu yönü var ki;
            Karşınıza çıkan sorudan şikayet, kaçınma, başka bir soru isteme vs. davranış imkanınız genellikle yoktur. Olsa bile genellikle sizin için mahsurludur. Nasıl ki üniversite yada benzeri bir sınava girdiğiniz zaman önünüze gelen soruyu cevaplamak zorunda kalıyorsunuz, işte buradaki durum da aynen böyledir.Aksi davranışlar sınav salonunun şartlarına uyumsuz davranışlar niteliği taşır ki muhtemelen sınavı kaybetmenize neden olabilir. Diyelim ki başınızda bir zulüm yada tasa var? “Neden ben, ne yaptım da ben…?” falan diye mızırdanmayın. Bu durum hayat sınavının bir sorusudur ve soru size tevcih buyrulmuştur! Mızırdanmanın hatta asi olmanın pek faydası yoktur. Soruya mümkün olduğunca doğru cevap aramalı, bulunmalı ve o cevap verilmelidir. İsyan cevabı kesinlikle yanlış bir cevaptır; bu iyi bilinmelidir. Nitekim karşınıza doğrudan ilgilendirmeyen bir zulüm yada zalim çıktı! Burada yine size yöneltilmiş bir hayat sınav sorusu olduğunu bilin, dilediğinizce cevaplayın! Zaten ne yaparsanız yapın, o yaptığınız şey sizin konu soruya verdiğiniz cevaptır! Benim asıl anlatmaya çalıştığım şey, soru size dönüktür bunu lütfen çok iyi kavrayın!
Durum bu olunca size yapılan hile ve hud’adan da korkmayın. Kendinizi bu hilenin kaybedeni sanmayın. Asıl kaybeden hud’ayı yapandır. İyi niyet kullandık da zarar ettik sanmayın. Üzülmeyin, ferah olun…! Her şeyi bir bilen var, bir kayda alan var! Bütün bunları yeniden açıp hesap görecek olan var! Ne mutlu ki bizlere; Allah var, Allah…!
            Diyelim ki az yada çok bir nimetle karşı karşıyasınız?
            Sakın ola bu nimetle böbürlenmeyiniz! İşi kendinizden, yada kendi maharetinizden sanmayınız.Allah’tan olup bunun dahi dünya sınavının sorusu olduğunu biliniz ve mütevazı olunuz. Bırakın böbürlenmeyi hatta korkunuz! Korkunuz çünkü bakın aklıma Behlül Dâna’dan bir hikayecik geldi anlatayım: Behlül  Dâna demiş ki bir gün Harun’u Reşit’e:
Malum, Behlül divane bir Allah dostu, Harun ise koskocaman sultan…“Ey Harun, yarın yevmi kıyamette senin hesabın benimkinden çok zor olacak….” der.
            Harun’u Reşit sorar ki, “Neden…?”
            Behlül “Deneyelim.”  der; Harun da kabul eder?
            Ortaya bir ateş yakarlar. Ateşin üzerine de bir sac koyarlar. Sac bir güzel kızarır. Behlül, Harun’a döner;
            “Şu sacın üzerine yalın ayak çık, onca mülkü nasıl yönettiğini orada anlat.” der.
            Harun-i Reşit itirazla; “Önce sen!” der.
            Behlül Dâna kabul eder ve yalın ayak sacın üzerine basmasıyla birlikte; “Kızım ile anası, ineğim ile danası.” der ve derhal aşağı atlar! Pek tabii ki aynı şeyi Harun’u Reşit yapamaz, O’na hak verir!
            Sevgili kardeşim, kitabımın muhtelif yerlerinde belirttiğim gibi, “bir lokma, bir hırka” falan önermiyorum. Bunu dinimiz de önermiyor! Bu noktada demeye çalıştığım şey şu ki; yokluk dahi hayat sınavının bir sorusudur; isyan etmeyelim ona verilecek uygun cevap arayalım. Onu dahi nimet bilelim. Malım mülküm var diye asla böbürlenmeyelim. Malın dahi bir sınav sorusu olduğunu, cevabının kolay olmayıp bir hayli zor olduğunu bilelim! Buna dahi uygun cevaplar vermeye çabalayalım!
            Bir de malı, mülkü, mevkii, makamı bulunca fazlaca sevinip, kaybedince de üzüm üzüm üzülmeyelim. Bunların hepsi hayat sınavının sorularıdır. Veren de, alan da Allah’tır! Allah’ın bu dünyada bizlere verdiği en büyük devlet olan sağlık ile hayat eldeyken, bunların kadrini kıymetini iyi bilelim.
            Sanıyorum yaptığım bu kısacık açılımlar üzerinde düşünmek geleceğimizi aydınlatmak anlamında bize nice katkılar yapıp, kapılar açacaktır. Durum bu  olduğuna göre artık; hayat sınavının şu çeldirici cevabı üzerinde farklı bir açılım daha yapalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder