c- Mucize Nedir ve Nasıl Oluşur?
Kanal 7 adlı televizyon kanalında olsa gerek ki, yayınlanan güya bilimsel ve güncel bir söyleşide, şiddetle hurafecilik savunuluyor, hurafeciliğin dinsel, daha da öteye, İslam’sal ve toplumsal anlamda güçlü. hatta önemli bir ihtiyaç olduğu vurgulanıyordu. Aksini düşünenler ise alaya alınmakla kalınmıyor, adeta hakaret derecesinde kınanıyordu..!
Bunu söyledikten sonra artık; akıl sahiplerini nereye doğru gidiyor olduğumuzu iyi düşünüp, iyi tahlile davet ediyorum! Lütfen…!
Aynı kanalının incilerini doğru tahlil edersek;
Aslında hurafe diye anlattıkları şeylerin hurafe olmadığını,
Henüz bilimsel izahı tam olarak yapılamayan, belki de hiçbir zaman yapılamayacak olan olay da olgular olduklarını açıkça görürüz.
Programdaki anlatımlarına göre; “şehit olmanın dinsel sonuçlarını, yahut kulun daraldığı zamanların çoğunda kendisine Allah’ın özel yardımının yetişerek o kulu, gurubu yahut da bir orduyu olağandışı biçimde kurtarmasını” örnek gösteriyorlar, bu türlü olgulara inanılmasını da “hurafeye inanmak” deniliyordu.!?.
Halbuki bunlar kesinlikle hurafe değildirler.
Doğrusu bunu söyleyenler;
Ya hurafenin ne olduğunu bilmeyen,
Ya da bilebile hurafeyi gizleyerek, toplumu hurafeye yönlendirmeye çalışan, militarist bilim cüceleridirler.
Önemle belirtmek isterim ki; Mucizevi olaylar vardır! Bunlar olağandışı biçimde yaşanır ve biter.! Bunda şaşıracak bir husus yoktur. Şöyle ki;
O olayın yazılımı, yasası, yani kaderi de aynı olağan olayların kaderi, yasası gibidir. Evrenin genel yasa koyucusu olan C. Allah tarafından konulur. Sonuç bu övzel yasaya göre irade buyrulur. Konu olay da derhal gerçekleşir. Ondan sonra ise, konu yasa bir daha çalıştırılmaz. Çünkü genel olmayıp özel yazılamlanmış bir yasadır o. Netice olarak da, aynı olay bir daha yaşanmaz; tekrarlanmaz.
Dolayısıyla bilim bunu, yani olayın bağlı bulunduğu yasayı tesbit ve deneme imkanı elde edemez.! Konu bu kadar basittir aslında!
Tahminimce üstelik, ve bizim şaşmamızın aksine olarak;
Sürekli tekrarlanmakta olan o, olağan oluşların tâbi olduğu yasalar daha kompleks yapılıdırlar. Halbuki olağan üstü özellikler gösteren oluşların kaynağını teşkil eden yazılımlar daha basit yapılı olmalarıdırlar.
Yine de aslında bu tür, bizim açımızdan olağan dışılık mahiyetteki yasa, olay ve olguların, her an tekrarlanmakta olan olağan olay, olgu ve bunların bağlı olduğu tabiatsal yasalardan hiçbir farkı yoktur. Zannımca tek farkı bir defaya mahsus veya istisnai olarak uygulamaya konulmuş olmalarındadır.
Mevcudatta önemli olan asıl konu, mucizevi saydığımız oluşlar değil, olağan oluşlardır. İşte asıl mucize de olağan olay ve oluşlardadır!
Andığım türden kişilerin oyununa gelmemek gerekir. Yapmaya çalıştığım açıklamayı anlamak ve kabullenmek kolaydır aslında. Şöyle bir düşünelim:
Her an karşımızda duran, suyun kaynama yasası, ya da güneşin doğuş ve batış yasasını ortaya koyan kimdir? Kim koymuştur…?
Bu vb. durumlar her an tekrarlanmakta değil midir?
Olağan saydığımız bu tür yasaların konuluşu üzerinde pek düşünülmemektedir nedense.
Oysa olağanlıktaki durum oldukça açıklayıcıdır mucizeyi.
Bunu anladıktan sonra, “Mucize türü saydığımız olaylar da aynı olağanlar gibidir.” der, geçeriz. Olurluğu veya olmazlığı üzerinde fazlaca durmayız. Gerek yoktur çünkü buna!
Ne v ar ki; bu tür istisnai, yani olağandışı uygulamalar insan olarak bizim daha fazla dikkatlerimizi celbetmektedir. Oysa asıl dikkatlerimizi celbetmesi gereken, sürekli ve belirli bir istikrar içinde tekrarlayan, tekrarlanan yasalar, bu yasalara bağlı olarak gerçekleşen olağan olay ve olgular olmalıdır.
Asıl işimize, yani yaşantımıza ve dünyasal sınavımıza yarayacak olanlar da bunlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder