28 Ocak 2012 Cumartesi

b- Ruh Nerede ve Nasıl, İş ve İşlev Görür?

            b- Ruh Nerede ve Nasıl, İş ve İşlev Görür?

            Bu konuya, her türlü gücü maddenin bizzat kendisinde gören Marksist Felsefenin bir yanılgısını ele alarak girmek uygun olacaktır. Onlar akıl ve ruh için; “Ait olduğu maddenin fonksiyonudur.” diyorlar. İnsan aklı, yada ruhu için de; “Aynı şekilde insan vücudunun fonksiyonundan ibarettir.” diyorlar. Bu iddialarıyla da bir çok vatan evladının kafasını karıştırdılar.
            Halbuki bu iddia yanlıştır. Diyelim ki elinizde sapasağlam bir bilgisayar var. Bu bilgisayara gerekli programlar yüklenmeden asla çalışmaz. O bilgisayar adeta ölü konumludur. Ancak ona, kurulum programları da dahil olmak üzere ne tür programlar yüklersen ona uygun şekilde çalışır, iş ve işlev görür. Aksi halde hiçbir işe yaramaz olur. Bunun tersi de doğrudur. Yani o programlar, yani yazılımlar kendisini harekete geçirecek bir ortam bulamayınca çalışmazlar. Birçoğumuz açısından o programların varlığı dahi bilinmez, anlaşılmaz. Program ile makine bir araya gelince biz programları ortaya koydukları işlevlere göre tanırız, biliriz, varlığını kabul ederiz. Bu nokta itibariyle o programlara, nasıl “Bilgisayarın fonksiyonudur.” diyemiyorsak, hiçbir ruh=akıl>bilinç vb. türü için de, “Ait olduğu maddenin fonksiyonudur.” diyemeyiz. Anlaşılacağı üzere bunlar, birbirlerinden yapı ve menşe olarak oldukça farklı varlıklardır.
            İnsandaki durumu ele alalım ve diyelim ki; insan aklının=ruhunun>bilincinin çalışması için de bir makineye ihtiyaç vardır. Bu makine bedendir; insan vücududur.Akıl=ruh>bilinç, işte bu bedenin varlığı ile çalışır ve çalıştırılır ancak. Bahse konu o ruh, o bedende olmazsa o beden ölüdür, cesettir. Daha doğrucası kendisinden beklenen ve insan olmak anlamındaki fonksiyonları yerine getiremez. Yukarıda sair ruhlar hakkında da değindiğimiz gibi, bu işin tersi de aynı şekilde doğrudur. Yani kendisine uygun bir beden bulamayan insani ruh da kendi başına ortaya çıkıp iş ve işlev göremez. Varlığı fark edilemez. Bu konuyu ilerideki “Ölen İnsanın Ruhu Ne Olur.?” başlığı altında, konu başlığıyla uyumlu olacak şekilde, bir bütünlük içinde, ayrıca ve daha detaylı olarak ele alacağız.!
“Uygun beden” dedik de, bu konu basite alınmalıdır. Bir böbrek yada karaciğer nakline benzetilmemelidir. Bir bedene ruh, o beden henüz anne rahminde 2 - 2,5 aylıkken üfürülmektedir. Beden ve ruh kendi aralarında müthiş bir bütünsellik kazanmaktadır.
Ayrıca bir insani ruh=akıl>bilinç, vb. şeyler, kendisine ait olan bedenin öncelikle beynini ve kalbini olmakla, genel olarak omuriliklerini, sinirlerini vs. gerekli organlarını kendisine üs edinir. Vücudun tamamını bu oluş üzere işletir, çalıştırır, kullanır. İş ve işlev gördürür. Kendisi de iş ve işlev görür. Bunları yaparken üzerinde kurulu bulunduğu bedenden ve bedensel organların tümünden kendisini daima ayrı ve ayrık görür. Ayrık tutar. Onları hep, “kolum, bacağım, beynim şuyum, buyum…” diye anar, anlatır.!
            İşin bir başka yönü de şudur ki; bir bedende sırf ruh= akıl, şeklinde formüle ettiğimiz üst yazılım bulunuyor değildir. Aynı yukarıda ele almış olduğumuz bilgisayar örneğinden olduğu gibi ve hatta çok daha karmaşık nice yazılım, yasa ve programlar insan bedenine yüklenilmiş ve orada çalıştırılmış yada ruh tarafından çalıştırılmaya hazır hale getirilmiş durumdadır. Hatta bunlardan birçoğu istemsiz ve otomatik olarak çalışırlar. Böylece orada ruhun baş, başkan olarak iş ve işlev göreceği ortam oluşturulmuştur.
Demek isterim ki, beden ortamında, ruh=akıl>bilinç, vb. şeyler dışındaki bu türden sair yazılımlar yeterince çalışamaz, iş ve işlev göremez hale gelir veya olursa, o ortamda ruh da iş ve işlev göremez. Bu konuyu örneklemek gerekirse; diyelim ki atış kabiliyetini yitirmiş bir silah ile savaşa giden bir askerin konumuna düşer o ruhun konumu.! 
            Sonuç olarak diyebiliriz ki; “Her türlü ruh=akıl> bilinç vb. şeyler, evrenin Yaratıcısı tarafından bizzat yazılımı yapılarak ilgili maddi varlığa yüklenilmiş, bu kitapta baştan beri anlatmaya çabaladığımız, kader, yasa ve yazılımın özel bir türüdür. Belki de en üst tür bir yazılımdır.”
Özellikle insan aklı en üst yazılım türüdür. Tanrısal özellikleri de taşır. C. Allah’ın, “Kendi ruhumdan verdim.” demesinin anlamı da budur.
Bu özel program insan bedeninde çalışır, ayrıca sağlam ve sağlıklı bir insan bedenini çalıştırır da. İkisi, uygun ortamda bir araya gelmeyince beklenen netice her ikisi açısından da ortaya çıkmaz. Bu kural tüm bilinçler için geçerlidir. Örneğin uygun ortama düşmeyen hiçbir tohum, kendisinde gizli bilinci yada yeteneği ortaya çıkaramaz; bozulur.!
Marksist Materyalist Felsefe’nin iddia ettiği gibi ruh= akıl>bilinç, bilgi, yetenek vb. şeyler ait olduğu maddi varlığın fonksiyonu, neticesi değil, ondan apayrı ama onun üzerine yüklenmiş, o maddi varlık ile uyumlu çalışma yeteneğinde sahip özel bir program, yasa, yazılım veya kaderdir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder