28 Ocak 2012 Cumartesi

D- “Ol!” Demekliğin Manası:

              D- “Ol!” Demekliğin Manası:     

             Şimdi aynı konuyu biraz da, “Kün fe-yekun” yani Allah’ın bir şeye: “ol! demekliğiyle o şeyin veya olgunun hemencecik oluvermesi” kavramı  çerçevesinde değerlendirelim:
             -Bu kavram bize öncelikle, Allah’ın iradesi ile yaratma gücünün sınırsızlığını, hızını, şümulünü ve ilminin sonsuzluğunu tarif eder. Daha doğru söylemek gerekirse:
Saydıklarımız vasıfların Allah’a ait bir kısım vasıflar olduğunu, böylece de  tüm yaratılmışların üstünde bulunduğunu, nicelik ve nitelik bakımından sınırsızlığını göstermektedir.
             -Bu konunun yaratışla da ilgili olduğu hemencecik görülür. Yaratmayla bu cümleden olan ilişki görüldükten sonra; Allah’ın yaratışlarını, henüz tamamlamamış olduğu, yani bu yaratışların süreklilik arz ediyor olduğunun kabulü, bu noktadan dahi zorunlu olur. Ancak Allah elbette dilediğini yaratır; dilemediğini değil. Durum böyle olunca, gaibi ve işin nihayetini ancak O bilir. Eşyanın tabiatı ve mantığın gereği budur. Biz ise, açıklamalarımız çerçevesinde olduğu üzere, sadece bize bildirilenleri biliriz; hepsi odur!
           -Ayrıca oluşların, C. Allah’ın “Ol!” demesinden, yani irade etmesinden sonra oluyor olduğu açıktır.
           -İşbu “Ol! demekliğin bir emir olduğu da açıktır.
           -Bunun kadar açık olan bir husus daha var ki, o da:
“Ol!” emrinin kader ile olan bağlantısıdır. Yani ölçü, ayar, program, yazılım, kitap, yasa vs. demek olan “kader” ile bağlantısı. İşte bu bağlantı, “Ol!” emri ile yazılımın, kaderin anında gerçekleşmesi hadisesidir.Şöyle de demek mümkündür:
Bu emirle, Kuran’da bahsi geçen ve ta başlangıçtan beri var olan “O Büyük Kitaba”, yani Levh-i Mahfuz’a, yine onun kurallarıyla uyumlu yeni bir yazılım yapılmış olur. Ama dikkat edilmesi gereken konu, bu yazılımın henüz olduğudur. Buradaki takdir ve yazılım, ezelden olmayıp henüzdür. Neticeleri de aynı şekilde hemencecik oluverir!
             Anlam açıktır. Burada ilahi irade de, yazılım (kader) da, oluş da yenidir. Bu durum dahi yukarıdaki açıklamalarımızı doğrulamaktadır.
            -Şunu iyi anlamalıyız ki; Allah’ü Teala; kaderin tamamını, yani bir başka  deyişle oluşları ve oluşların programını, “Alın Yazgısı” anlamında ta baştan yazmış değildir. Birçok şeyi sonradan irade buyurarak kaderlendirmektedir. Yani yazılımını yapmaktadır. İnsan sınavının ve halifeliğinin gereği de zaten budur.
Allah yeni oluşu, ezeli kitaba öncelikle, yani oluştan hemen önce yazmaktadır. Bu böyle anlaşılmalıdır. Yoksa geleneksel öğretide anlatıldığı gibi, ta baştan yazıldığı şeklinde anlaşılırsa çelişki doğar. Bu çelişki nedeniyle de işin çıkılamaz olur. Nitekim durum da tam böyledir.
           Aynı şekilde bu durum, geleneksel anlatıda olduğu gibi olmuş olsa, insan, cebri  bir hayata ve hayatında yapıp edeceklerinin tamamına mecbur olmuş olur. Böyle bir düşünüş ve kabul, insani cebriye mezhebinin yanlışına sürükler. İnsan iradesi işlevsiz sayılmış olur. Bu işlevsizliği ise hiçbir akıl kabul edemez.
İşin bu noktasında bir orta yol bulmaya çabalamak da yersizdir, faydasızdır, hatta zararlıdır. Orta yol, şu an ortada dolaşan öğretinin ta kendisidir ve çelişkilidir. Bu öğreti konuyu anlaşılmaz kılmış durumdadır. İnananların dahi kafasında soru işareti yaratmıştır. Kafası karışmış olan bir kısım inanmış insan, bu sorudan kaçmak gereği duymaktadır. Meselenin ağırlığından korkarak konuyu sorgulayamamaktır.
Böylece bu öğreti; ortaya sorgulayamayan insanların çıkmasına neden olmaktadır. Sorgulamaktan kaçınan, yada sorgulayamayan insan ise, diğer cephelerini bir kenara bırakın, dince de makbul bir insan değildir.
Önemle tekrar edeyim ki:Dediğim gibi bu öğreti biçimi; sorgulamayan, sorgulayamayan bir insan modeli ortaya çıkarmaktadır. Ve şu anki durumumuz, tam da budur!
           -Bu öğreti karşısında konunun uzmanı olmayan, ama düşünmeyi, yorulmayı bilen birçok okumuş insanımız, konuyu yorumlamaya kalkıyor, yaptığınız açıklama ise kafalarına yatmıyor, “Böyle şey mi olur?” deyip, çıkıyorlar…! Durum böyle olunca da, sadece dinine küsmekle kalmıyor, ateist de oluyor, her şeyde…!
Bu çarpık anlatımı yapanlar bunun vebalini iyi düşünmelidirler. Onların bu gençlere / insanlara “kafir “falan demeye hakları yoktur.
           -Madem kul sınav olmaktadır; şu halde iradesi elinde olmak zorunludur. Allah bu duruma ve halin icabına göre yazılım ve oluşum gerçekleştirmektedir. Nitekim halin icabı da aynen budur. Başka söz; lafı güzaftır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder