O- Kader Konusundaki Zorunlu Haller:
Buraya dek, “Alın Yazgısı” demek anlamındaki kader anlayışını reddedip geldik. Fakat işin öyle bir cephesi var ki: Konuya işte o cepheden bakınca kader; “Alın Yazgısı” demek anlamına da geliyor veya aynı anlamla ilişkileniyor. Bu sözlerimde kendimle çeliştiğim sanılmasın:
Bu ilişkilenme ve anlam bizim hep anlaya geldiğimiz gibi olmayıp çok farklı bir açı ve ilişkilenmedir
Kaderi: ölçü, ayar, hesap, yazılım, program, düzen, intizam, sanki bilgisayara yeni programlar yüklermişçesine, Ana Kitaba / Levh-i Mahfuz’a, yazılan yazılar ve yazılımlar vb şeyler olduğunu açıkladığımıza göre:
İşbu konu edindiğimiz anlam ilişkilenmesi tespit edebildiğim kadarıyla sekiz ayrı cepheden oluşuyor. Bunlar:
Birincisi: Genel kaderlemede değişmeyen tek husus, belki de süreklilik halinde devam etmekte olana değişimdir. Bu nedenle de zaman, mekan, kişi, şartlar vs. sürekli değişim arz etmektedir. Durum böyle olunca her kişinin şartları farklı olmakta ve dolayısıyla insanlar arasında gerçek anlamıyla bir fırsat eşitliği oluşmamaktadır. Kişilerin seçiş yapabilecekleri olanaklar her ne kadar sonsuz gibi görünse de, anlatmaya çalıştığım bu durum, kişilerin seçişlerini diğerlerine göre sınırlamaktadır. Daha doğrusu herkes kendi önüne çıkan fırsat ile sınırlanmış haldedir. Bu ise genel dizaynın, yani genel kaderleme düzeninin bir sonucudur. Hal bu olanca insan, bu noktadan da, yani erişebildiği fırsatlar cümlesinden de, bir nevi zorunlulukla karşı karşıya kalmış olur ki, bu durum dahi kişi açısından bir zorunluluğu, yani yazgıyı, daha doğrucası alın yazgısını teşkil etmiş olur.
İkincisi: Geçmiş zamanla ilgili olandır ki, artık yazılan yazılmış, olan olmuş iş bitirilmiştir. Geriye dönüş yoktur. İlla ki her kul, yeryüzünde C. Allah’ın vekili olmuştur ve bu görevi ifanın zorunlu memurdur. Dolayısıyla bu yazgı artık kesinleşmiştir. Dönüşü olamayan bir yazgı, alın yazgısı halini alır.
Üçüncüsü: Yine yarın, geçmişin üzerine bina ediliyor olmakla bu bitirilen işler; tabii yasalar, yazılım / kader gereği olarak ve sebep - sonuç bağıntısına göre yeni neticeler oluşturmaya mecbur olmuş olur. Yani: “Dün olmasa idi, bugün olmazdı.” demek olmuş olur. İşte böylece de işbu noktada kader, zorunlu bir yazgı halini alır.
Dördüncüsü: Kaderin Elan’daki yani içinde bulunulan andaki görünümüdür ki: Her an bir irade kullanma ve seçim yapmak zorunda kalıyoruz. İşte bu zorunluluk kaderin bir başka yazgı cephesidir.
Beşincisi: Mutlak bir seçim yaparak, birçok olanağı terk etmek zorunda kalırız. Bu seçimimize ve o yönde koyduğumuz iradeye göre sonuç bağlanıyor yani özel yazılımlar yapılıyor, daha doğrucası kaderlendirmeler yapılıyor olması da bizim açımızdan bir yazgı boyutu teşkil etmektedir.
Altıncısı: Bizi aşan, gerek ferdi, gerek toplumsal iradeler ile ilahi / külli iradenin varlığından ve sonuç icra ediyor olduğundan bahsetmiştik. İşte bu bizi aşan iradelerin neticelerinin hasıl olması da bizim bakımımızdan bir zorunluluk, nihayet: “Alın Yazgısı” oluşumu teşkil eder.
Yedincisi: Yukarı altıncı maddeye bağlı olarak; insanın bizzat kendi şahsının, yokluk aleminden varlık alemine çıkarılması da, yine bizzat kendi açısından zorunluluk ve yazgı olmuş olur. Yani varlık alemi ile ebet yoluna zorunlu olarak çıkarılmış olur. Bu durum da kişi açısından işin “Alın Yazgısı” boyutudur.
Sekizincisi: Yine yukarı yedinci maddenin devamı olmak bakımından; İşin geleceğe dönük cephesinde teşekkül eder ve ilişkilenme olur ki; o da şöyledir: Biz bir ebet yolcusuyuz. Bundan kaçış yoktur. Her oluş, ila nihai olan işleri, bizzat C. Allah’ın kontrolünde oraya ve ama iki ayrı ebet yoluna doğru akıtmaktadır. Bu durum ise, ezeli bir yazılımdır. Bu durum ve gidiş, bizim açımızdan bir zorunluluk teşkil eder. Dolayısıyla bu da bizim, “Alın Yazgımız” olmuş olur. Fakat burada gözden kaçırılmaması gereken bir durum vardır. C.Allah bütün insanları fıtrat üzere ve tertemiz yaratmaktadır. İnsanlar yukarıdan beri anlata geldiğimiz biçimde yollarını tayin ederler. Bu tayin / seçme durumuna göre de Allah yazılım ve yaratışını gerçekleştirir. Durum kısaca böyledir.Fakat buraya: “Nihai ve külli iradenin C. Allah’ta olduğunu, O’nun da tüm iradelerin üstünde olarak başkaca murat ve takdirlerinin olabileceğini, hatta olduğunu, bu yönde iradesini tecelli ettiriyor olduğunu unutmamak gerekir.” dememiz ve eklememiz gerekecektir.
Buraya şunu eklemeliyim ki; elbet kadersel anlamda ve bizler açısından zorunluluk arz eden halle bu saydıklarımla sınırlı olmasa gerektir. Bu hususta birazcık düşünülünce ve özellikle de yetkin kişilerce düşünülürse elbet bir çok hususun daha olduğu görülebilecektir. Bizimki sadece konuya işaretten ibarettir.!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder