C- Şeytanla İlgili Ayetler ve Açıklaması:
Burada öncelikle tekrar etmek istediğim bir konu var. O da yukarıda ele aldığımız Bakara Suresi 30. ayetteki anlatımın konumuzla ilgili aşağıdaki yönüdür.
C.Allah oradaki meleklere dönük bildirimi,bir meşveret (görüş alış verişi), yahut dertleşme değildir. Orada Meleklere (yasalara) dönük bir emir, yahut yönlendirme vardır. Bunlar insan emrine girdirilmektedirler.! Hakeza örneğin Yasin Suresi içinde geçen bir çok hayvanın insanlara boyun eğdirilmiş olması da aynı cümledendir.Durum C.Allah’ın ilahi takdirinden başka bir şey değildir. İşe bu noktadan baktığımızda, Şeytan denilen ve ileride daha detaylı anlatacağımız virüssel yasanın dahi insan emrine verilmiş olduğu açıktır. Şu anlamda ki, o da insanın dünyasal sınavının bir cüz’ü (parçası) olmakla hem görev icra eder, hem de ondan kaçınmak biçiminde tezahür edecek bir insan eylemi neticesinde insana kazanç imkanı verir. Ne var ki burada bilinmesi gereken şey; şeytan denilen yasanın virüssel bir program, ani hayat sınavının çeldirici sorusu olduğu asla hatırdan uzak tutulmamalıdır.
Nitekim sair yasaların, yani kaderlemelerin dahi bir bakıma insanın dünyasal sınav ortamının birer parçası olduğu unutulmamalıdır.
******************************
Kuran’da konuyla ilgili pek çok ayet (kanıt, delil) vardır. Bunlardan bazıları şunladır ki maksadımızı anlatmaya yeterlidir. Şimdi sırasıyla bunları ele alalım ve kendi görüşümüzü bir de bu ayetlerle yani delillerle kanıtlayalım: Bakara Suresi 34, 35, 36, 37, 38, ve 39. ayetler:
“Hani biz meleklere: Adem’e secde edin demiştik. İblis hariç hepsi secde ettiler. O yüz çevirdi ve büyüklük tasladı,böylece kafirlerden oldu. “
“Biz: Ey Adem! Sen ve eşin beraberce cennete yerleşin; orada kolaylıkla istediğiniz zaman her yerde cennet nimetlerinden yeyin; sadece şu ağaca yaklaşmayın. Eğer bu ağaçtan yerseniz her ikiniz de kendine kötülük eden zalimlerden olursunuz, dedik.”
“Şeytan onların ayaklarını kaydırıp haddi tecavüz ettirdi ve içinde bulundukları cennetten onları çıkardı. Bunun üzerine: Bir kısmınız diğerine düşman olarak ininiz, sizin için yeryüzünde barınak ve belli bir zamana dek yaşamak vardır, dedik.”
“Bu durum devam ederken Adem, Rabb’inden birtakım ilhamlar aldı ve derhal tövbe etti. Çünkü Allah tövbeleri kabul eden ve merhameti bol olandır.”
“Dedik ki: Hepiniz cennetten inin! Eğer benden size bir hidayet gelir de her kim hidayetime tabi olursa onlar için herhangi bir korku yoktur ve onlar üzüntü çekmezler.!”
“İnkar edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince onlar cehennemliktir, onlar orada ebedi kalırlar.”
Hicr Suresi 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42 ve 43. ayetler:
“Andolsun biz insanı, kuru bir çamurdan,şekillenmiş kara balçıktan yarattık.”
“Cinleri de daha önce zehirli ateşten yaratmıştık.”….
“Hani Rabb’in meleklere demişti ki: Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım.”
“Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz hemen onun için secdeye kapanın!”
“Meleklerin hepsi de hemen secde ettiler.”
“Fakat iblis hariç...! O, secde edenlerle beraber olmaktan kaçındı.”
“(Allah): Ey iblis! Secde edenlerle beraber olmayışının sebebi nedir? dedi.”
“(İblis): Ben kuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan yarattığın bir insana secde edecek değilim, dedi.”
“Allah şöyle buyurdu: Öyle ise oradan çık! Artık kovuldun!”
“Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır!”
“(İblis): Rabb’im! Öyle ise varlıkların tekrar dirileceği güne kadar bana mühlet ver, dedi.”
“Allah: Sen bilinen bir vakte kadar kendilerine mühlet verilenlerdensin, buyurdu.”
“(iblis): Dedi ki: Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim ve onların hepsini mutlaka azdıracağım!”
“Ancak onlardan ihlaslı kulların müstesna…”
“(Allah) şöyle buyurdu: İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
“Şüphesiz kullarım üzerinde senin bir hakimiyetin yoktur. Ancak azgınlardan sana uyanlar müstesna…”
“Muhakkak cehennem, onların hepsine vaat olunan yerdir.”
Yukarıda da açıkladığımız gibi, Kuran’da bu ayetlerin dışında konuyla alakalı olan pek çok ayet vardır. Ancak maksadımızı açıklamaya ve görüşümüzü delillendirip kanıtlamaya bu kadarı yeterlidir. Biz şimdi, yukarıda ele aldığımız ayetlerin, yani kanıtların daha doğrusu yol gösterici delalet edici delillerin ışığında, bu konudaki diğer görüş, düşünce ve tezlerimizi anlatmaya çalışalım.
***************************
Ayetlerde bahsi geçen secde melekler tarafından yapılmıştır ve yapılmaktadır. Çünkü bilindiği evrenin çoğu yaratıkları insana boyun eğdiği gibi eğmeye de devam etmektedir. Ayrıca evrende var olan tüm yasalar yani yazılımlar insana hizmet eder ve ona boyun eğer hale getirilmiştir. Bu durum, meleklerin hepsinin bize secde ettiğinin, ediyor ve daha da edecek olduğunun kanıtıdır. Bu durum yine ayrıca bize, meleklerin genellikle, Levh-i Mahfuz adındaki ana kitapta bulunan yazılımlar olduğunu da kanıtlar.
Yukarıdaki anlatımlar iyi tahlil edilirse anlaşılır ki İblis şeytan virüsünü kapan bir cindir. Kendisi kişilik olarak cinlerin ulularındandır. Dolayısıyla şeytan dediğimiz virüssel yazılımdan en çok etkilenen, o yazılıma en uyumlu kişilik sergileyen bir cindir. Dolayısıyla şeytanın en büyük askeri, belki de tüm askerlerinin en üst komutanıdır. Aslında yine de o virüs özelliği bulunan asıl şeytanın bir oyuncağı ve maşasıdır. Durum bu ise ki muhtemelen öyledir; kendisi bir vekalet yürütmektedir. Şeytanın kendisi olmayıp mecaz manasıdır. Yine yukarıda değindiğimiz gibi, belki de iblis adı şeytanın yani yazılımın bir başka adıdır.
İşe bir de özellikle gerçek şeytan, yani yasa ve yazılım konumunda olan şeytan cephesinden bakacak olursak, Şeytan’ın tamamen Allah’ın insan ve cinlerin sınavı için yaratmış olduğu bir çeldirici soru, yani hayat sınavının çeldirici sorusu olduğu, böyle iş ve işlev gördüğü anlaşılır.
İnsanın Allah’tan gelme olan ruhunun yücelmesine engel, hatta bozulmasına sebebiyet verebilecek mahiyette bir virüs programı olduğu görülür. Buna dikkat etmek gerekir. Nitekim Hicr Suresi 40. ayete baktığımızda bu konu öne çıkmaktadır. Orada bu virüs programının ihlaslı kullara bir tesir yapamayacağından bahsediliyor. Böylece ihlasın, yani niyetin. Daha doğrusu iyi niyetin önemi ortaya çıkıyor…!
Şu halde şeytan denilen “virüssel yasanın” yaptığı yegane şey; insanın aklına bir kısım olumsuz fikirler düşürmekten, eskilerin tabiriyle zarf atmaktan, benim ifademle de, virüssel elektronik ileti göndermekten, yani bunu insan benliğine sadece düşürmekten ibarettir. Bunun başkaca bir iş ve işlevi yoktur. Dolayısıyla bu yasanın iletileri sağlam karakterli insanlar üzerinde bir tesiri olmaz. Çünkü o insanlar daha çok aklın, bilimin, bilginin, ruhun, insafın, merhametin, vicdanin ve vs. benzeri bir kısım insani hassaların, yani bu yöndeki yasaların, kaderlemelerin, rahmani iletilerin verileri ile gösterdiği yola uyarlar. Sonuç olarak da “Şeytan denilen virüssel yasa” onlar üzerinde tesir edemez etse bizle tesiri küçük olup telafi ve tedavisi kolaydır.
Anlatımlarımızdan anlaşılacağı üzere; bu “virüssel yasanın” yaptığı, yapabildiği yegane iş ve işlev, sadece ve sadece insan benliğine ileti göndermekten ibaret olduğuna göre bu nokta itibariyle onun işi biter. Artık gerisi insanın kendi elinde olan bir durumdur. Eğer gelen ileti açılırsa, bu açma işi insan benliğinde mevcut bulunan nefis eliyle, onun araç ve aracılığıyla yapılır. Ha keza bu anlamda konuya dair tüm ileri aşamaları, yani iletinin geçici yahut kalıcı kaydı, telkinlerine uyularak gereğinin yapılması, o iletin ilgili bünyenin bir parçası haline getirilmesi gibi tüm hususlara ait iş ve işlevleri artık insani nefis ele alarak yürütür. Halbuki insan aklı, yada beyni ile, insan ruhunun, nefsi kontrol altında tutma gücü vardır. Yapılması gereken bu gücün kullanılmasıdır. Dolayısıyla insanın sorumluluğu tam bu noktada olup, “Şeytan denilen virüssel yasanın” insan nefsiyle birliktelik içinde insanı felakete sürüklemesi anlattığım yol ve yöntemle olur. Konuyu iyi kavrayıp ona göre davranış sergilemesiz gerekir. Sonuç olarak tüm sorumluluk bize aittir. Ve insan için kendi yapıp ettiğinden başka hiçbir şey yoktur. Elbet Allah’ın bizleri affı, ve her an nimetlendiriyor olması bu durumun istisnasıdır.
*************************
Hicr Suresi 35. ayet, biraz daha yukarıda öne sürdüğümüz görüşün sağlamlığının kanıtı olması bakımından çok önemlidir. Bakınız C. Allah orada iblise yani şeytana dönük olarak ne buyuruyor…?
“Muhakkak ki kıyamet gününe kadar lanet senin üzerine olacaktır!”
Ha, buradan hareketle, bile geldiğimizin aksine iblis üzerinki lanetin, yani kovulmanın kıyamete dek olduğu anlaşılmaktadır. Peki kıyamette ne olacaktır? Demek ki iblis, yani şeytanın kovulmuşluğu, (lanetliliği) bitecektir. Yani kıyamete dektir.
Bu ayet bize ayrıca iblisin gerçek şeytanın bir başka adı olabileceğini, böyle olmasa bile gerçek şeytanın iddia ettiğimiz gibi virüs özellikli bir yazılım, bu yazılımın ise dünya sınavının bir sorusu olduğunu, dolayısıyla kıyametle birlikte bu yazılımın işlevsiz kalacağını, bu işlevsiz kalış ile de iptal edileceğini kanıtlamaktadır. Demek ki kıyametle birlikte şeytan iptal edilecektir. Şeytanın oyuncağı olan insan ve cinler ise elbet af dışında cehennemi bulacaktır.
Şeytanın bir daha cennete giremeyecek olması demek, işte bu virüssel programın iptal edilmesi demektir. Çünkü ona cennette ihtiyaç bulunmayacaktır. Ayrıca cennetin vasfına da yaraşmayacaktır. Zaten yaraşmadığı için çıkarılmıştır. Ayrıca bu programın iptali başka cephelerden de zorunlu görülmektedir. Çünkü o şeytan dediğimiz programa, o aşamada cennette de cehennemde de ihtiyaç yoktur. Oralarda bir işlevi de yoktur. Şimdi yine yukarıdaki ayetlerden anlaşılan cennetten çıkarılma konusuna dönmek istiyorum. Cennetten çıkarılan üç varlık vardır. Bunlardan ilki şeytan dediğimiz yazılımdır. Çünkü böyle bir yazılım, işin doğası itibariyle cennete uygun değildir. Zaten şeytan hakkındaki bu konu yaratılış, yazımlanış ve cennetten çıkarılış, C. Allah’ın ezeli bir takdiri olup bu takdir sonucunda dünyasal sınavın bir sorusu da olması için cennetten çıkarılmıştır. Yukarıda da izah ettiğimiz gibi bir daha cennette böyle bir program olamayacaktır. Böyle bir program cehennemde de olamayacaktır.
Cennetten çıkarılan ikinci varlık ise cinlerdir. Bunların durumu aynı insanlar gibi olup inanç ve eylemlerine uygun olarak C.Allah’ın takdiri dairesinde cennet yada cehennem yolcusu varlıklardır.
Cennetten diğer çıkarılan varlık da elbette insandır. İnsanın durumu da yine malum olup cennet yada cehennem yurtlarına doğru gidici bir ebet yolcusudur. Allah cümlemizi şeytani programın tesirinden korusun ve cennetine eriştirsin! Buraya önemli bir açılım daha eklemek isterim ki:
Şeytan öyle bazılarının sandığı gibi, öcü böcü bir varlık değildir.
Şeytan, bir cin ve peri masalı varlığı, yada hasta insanların gördüğü hallüsnasyon varlığı değildir. O kesinlikle maddi bir varlık hiç değildir. Ancak bu sözümden şeytanın askerlerini yani mecazi manadaki şeytanları hariç tutmak gerekir. Aslında şeytan yada şeytanilik açıkladığımız gibice, yani yağmurun yağmasını belirleyen kurallar gibi bir yasadır. Ancak virüs özelliği vardır.Şeytanilik bir vasıftır. Cennetten kovulan işte o vasıftır, yani bu program ile, bu programın olumsuz tesiri altında kalanlardır. Bu virüssel programın tesiri altında kalanlar da Adem ve cindir.
Önceleri o program cennette bulunan hem cin, hem de insanlar üzerinde olumsuz tesir icra ettiği yada etmesi gerektiği, yahut da bu virüssel yazılım, dünyasal sınav ortamının bir parçası olması gerektiği içindir ki, hem cin, hem de insan cennetten o şeytan dediğimiz vasıfla, yani virüssel yazılımla birlikte çıkarılmışlardır.
Nihayetinde ise sınav ortamına, dünya hayatına sürülmüşlerdir (insanlar yeryüzüne, cinler daha muhtelif mekan ve boyutlara). Cennetten kovulan, cin ve insanlardan olup da, dünyasal sınav ortamında bu şeytanilikten arınanlar cenneti bulacaktır. Arınamayanlar ise cehennemi…. Bu yazılımın tesirinden arınılmalı, kendimizi bir daha o yazılımın tesirine girmez boyuta ve özelliğe taşımalıyız. Çünkü üzerinde bu programın tesirini taşıyan herhangi bir ruh cennete yaraşmaz. Konu ettiğimiz o virüssel program da yaraşmaz .Nitekim o program cennetten çıkarılmış, bir daha da sokulmayacaktır. Cennete sadece o programa prim vermeyenler girecektir. İmanını kaybetmeden pirim verenler ise arınmasını cehennemde yapıp ancak ondan sonra cennete girecektir.
Yine tekrar edelim ki durum böyle olunca, kıyametle birlikte bu şeytanilik programı iptal edilecektir. Allah’ın şeytana kıyamete dek süre vermesi işte bu iptali anlatır. Konu ettiğim iptal konu ettiğim biçimiyle şarttır. Çünkü şeytaniliğin artık işlevi ve misyonu kıyametle birlikte bitmiş olur. O zaten sadece dünya sınavının cüzü olmuştur; hepsi bu…
Cennette şeytanilik barınamayacağına, geri alınmamak üzere kovulduğuna, artık iş bitirilmiş, sınav sona ermiş olduğuna, dolayısıyla bu türden bir sınav sorusuna ihtiyaç kalmayacağına göre bu program iptal olacaktır.Konu budur. Bu vasıfla vasıflananlar yada bu program nedeniyle yanılanlar zaten sınavı kaybetmiş olacaktır. Bunda ise bir şüphe yoktur.
Burada hacc esnasında Mina’da yapılan “şeytan taşlama” ameliyesine de küçük bir açıklama getirmek istiyorum. Konu ameliye sembolik bir eylem ve taşlamadır. Yoksa orada şeytan falan yoktur. Zaten açıklandığı gibi şeytan maddi bir şey olmayıp virüssel yazılım yasa ve programdır. Yapılan sembolik taşlama ile insan, “Ben artık bu programın tesirinde kalmayacağım, kalmamaya gayret edeceğim.” demek anlamında bir ahitleşme yapmış olur. Durum bundan ibarettir. Sonuç olarak bileceğiz ki şeytanın bizzat kendisi, gerek cin gerek insan bir zat olmayıp bir programdır, yazılımdır bu konu illa iyi ayırt edilmelidir. Bu duruma göre Allah; hem cennetini, hem de cehennemini insanlarla doldurmayı vaat ve murat etmiştir!
Cenneti; iyiliğin ve güzelliğin yurdu kılmıştır. Aynı şekilde, cehennemi de olumsuzluğun yurdu kılmıştır. O alemdeki birliği yine zıtlıkta kurmuşsa da cennet ve cehennem olarak ayrıştırmıştır! Cehennemin yakıtı taş, toprak ve insanlardır! Ve cehenneminin ateşi, buradan götürülür.!
Yani Pir Sultan Abdal’ın dediği gibi, cehennemin ateşini, insanlar buradan götürür oraya! İşte işin kaderi ve gereği budur.! Şeytanı Öcü bir şey sanıp da ondan korkmayalım; tanıyalım ve girdaplarına girmeyelim..! İletilerini açmayalım. Açsak dahi kaydetmeyip derhal kapatalım. O iletiye kendimize mal edip de ruhumuzu Şeytan’ın yoluna esir vermeyelim!
Ve ey Gurbetteki vekil; kördöğüşünü keselim, yozlaşma ve çürümeyi durduralım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder