28 Ocak 2012 Cumartesi

a- Ruh Nedir:

            a- Ruh Nedir:

Bu kitabımızın başından beri yapılan tüm açıklamalar dikkate alındığında evrenin kader, yani yasa, tabiat yasaları, yazılım, bilim, bilinç, akıl, vb. olgu, oluş ve varlıklar yoluyla işletildiğini, çalıştırıldığını anlarız. Yine biliriz ki bu türden varlıklar maddesel varlıklar olmayıp, işlevsel varlıklardır.
Cenabı Allah Kuran-ı Kerim’de ruh, onun oluşumu ve mahiyeti hakkında insanlara çok az bir bilgi verildiğini, insanlara kendi ruhundan üflediğini yani verdiğini, dolayısıyla insanlarda kendisinden bir parça bulunduğunu, bu parçanın da ruh olduğunu anlatır. Cenabı Allah’ın bizlere verdiği ruh, mutlaka bir kaderdir, yasadır, yazılımdır.
Yine dikkat ederseniz C. Allah Kuranı-ı Kerim’de sık sık akıla hitap eder, ona vurgu yapar, onun işletilmesini işlevsel kullanılmasını ister. Biliyoruz ki işte bu akıl da bir kader, yasa, yazılım ve programdır. Aynı şekilde insana verilmiş en üst nimet, en üst varlıktır. Dolayısıyla en üst iş ve işlevi görür. İnsan işte bu aklı ile onun işlev ve görünümleri sayesinde yeryüzünde Allah’ın vekili olmuştur; olabilmiştir. Öyleyse insanda akıl ile, aklın işlev ve görünümlerinden başka herhangi bir ruh aramak yersizdir.
O halde sözü dağıtmadan hemen belirtelim ki aslında; ruh = akıldır. Ve devamla;
Ruh = aklın türev, işlev ve görünümleridir. Bilinçtir, kimliktir, kişiliktir, karakterdir. “Ben” olmak, kendini bilmek, tanımak ve ayırtına varmaktır. Sabırdır, azimdir; iradedir.!
Onun buradaki, yani dünyasal sınav salonundaki kendine dönük ilk ve asli görevi, olumlu anlamda kendisini geliştirip yüceltmektir. Böylece yüceler yurduna, Ahretsel anlamlı, sonsuz, sınırsız ve ebedi cennetlere ermektir.

           **********************
Bu anlatılanlardan, “Ruh sadece insanlarda olur.” sanılmasın.! Aslında; ruh=akıl>bilinç, vb. şeyler sanılanın aksine, başta evrenin bizzat kendisi genel anlamlı bir ruh ve bilince sahip olmakla birlikte, evrenin, yani elan mevcut bulunan bu alemin zerresinden küresine, canlısından cansızına, hayvanından nebatına her varlıkta mevcuttur. Bahse konu bu ruh, aynı insanlarda olduğu gibi bunlara da yine Allah tarafından verilmiştir. Tüm evren bu bilinç eliyle yol ve yön bulur. İşin bu anlamı itibariyle cansız sandığımız nice varlıklar dahi canlıdırlar ve kendilerine mahsus bir hayat sürerler. Ne var ki bu anlamıyla anlatmaya çalıştığımız hayat dahi, aynı insanlarda olduğu gibi tüm canlılar açısından da sonludur. Ölüm hepsinin,yani tüm yaratılmışların ortak kaderidir. Her nefis, her can, yani her ruh dahi ölümü bu anlamıyla tadıcıdır.
Aynı şekilde bizim canlı saydığımız, bitki hayvan vb. türü varlıklar dahi akıl=ruh>bilinç vb. nimetlerle yüklüdürler. Ne var ki bunlarda bulunan ruhlar, insan ruhu gibi en üst değildirler. Daha alt dereceleri işgal ederler. Bu nedenle de dünyasal sınavın muhatabı değildirler.Halbuki insan ruhu, tüm yaratılmışlar içindeki en üst ruhtur. İşte Allah’a yeryüzünde vekil olmasının da, dünyasal sınava tabi olmasının da nedeni budur. Ve nitekim bakıyoruz; belirli bir olgunluk yada gelişmişlik düzeyine ermemiş, erememiş insan ruhları da sınava muhatap değildirler.
Belki de “İnsanlardan başka varlıklarda ruh=akıl yoktur.!” denilmesinin anlamı, yukarıda izah ettiğimiz ve insani ruhun en üst ruh olması gibi hususları izah içindir. Yoksa insanlardan başkaca sair varlıklarda ruhun bulunmadığını anlatmak anlamında değildir!
İşin aslı; tüm yaratılmışlar açısından zorunlu akış, ahretsel, baki ve sonsuz yeni bir kuruluma, yeni bir düzenlemeye doğrudur. İşin bu yönü ileride açıklayacağımız ahretsel cennet ve cehennemlerin henüz kurulmamış olduğu tezimizle de yakında alâkalıdır. Yeri geldiğinde bu alâka kurulmalıdır.
Belki de bu yeni, yani ahretsel kurulum sırf insan hayatının ebediliğiyle ilgili bir kurulumdur. Belki de bu yeni kuruluma tüm evren dahildir. Bu iki halin ikisi de olasıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder