E- Allah’ın İnsanlara
Yön Verip Yönetmesi Nasıl Olur?
Bu konu çok detaylı ve derinliği olan bir konudur. Elbet biz burada konunun bu boyutlarına girmeyeceğiz. Maksadımız kısacak da olsa mümkün olduğunca bu hususta bir fikir vermek olacaktır. Umarım maksat hasıl olur.
Kitabın başından beri açıkladığımız hususlar ve özellikle kader ile şeytan konularında yaptığımız açıklamalardan sonra artık rahatlıkla bu konuda bir şeyler söyleme imkanını elde etmiş bulunuyoruz.
Nasıl ki şeytan, insan ruhunu bozucu virüssel bir programdı ve insan mayasında bulunan özellikle nefis olgusuyla birleşerek iş ve işlev görüyordu…? Aynı şekilde insan yararına çalışan rahmani, daha doğrusu virüssel olmayan ve insan ruhunu olumlu yönde geliştirici yasalar, programlar da vardır. Üstelik bunlar çok daha fazla sayı ve boyuttadırlar. Üstelik insan mayasında bunların işbirliği yaptığı unsurlar hem sayısal, hem nicel, hem de nitel olarak daha fazla ve güçlüdürler.
Bu türden rahmani kaderlemelerin, yani program ve yasaların, insan mayasındaki işbirlikçileri ve yararlanıcılarına örnek vermek gerekirse, bunların ön sıralarında irade, akıl, feraset, fikir, bilgi, ruh, haya, vicdan gibi vs. unsurlar gelir.
İşte rahmani yasalar da bu tür unsurlar ile müşterek çalışarak insan yararına ve insan ruhunun yücelmesi anlamında iş ve işlev görürler.
Cenabı Allah, insanlara yön verirken ve de onları yönetirken, özellik ve çoğunlukla rahmani yasalar olmakla birlikte yukarıda anlattığım gibi virüssel şeytani yasaları da, yani her iki durumu da çalıştırır. Ancak burada kulunun irade ve eylemi çok etkilidir. Yine de kul ve kul eylemi nihai belirleyici değildir. Bilindiği gibi nihai belirleyici illa ki C. Allah’tır. Fakat bütün bu oluşların bizzat C.Allah tarafından bahse konu kadersel yasalar çalıştırılmak suretiyle yapıldığı unutulmamalıdır.
Kısaca kul, Allah’ın Onu tüm koruyup kollamasına karşın azmakta ısrarlı olursa, Allah korusun, bahse konu yasalar eliyle o kulun azgınlığı artırılır ve nihayet kalbi mühürlenir. Bu durum, bu sonuç insan açısından çok vahimdir. Dolayısıyla akıllı bir insan bundan mutlaka kaçınmalıdır. Çünkü kalbi mühürlenmiş bir insan asla iflah olamaz. Bu noktada şu iyi bilinmelidir ki, bu mühürlenme olayının gerisinde şeytansal yasa ile insansal yasa olan nefsin işbirliği büyük rol oynar. Korunmak için bu durumun bilincinde olmak çok önemlidir. Artık işin bu cephesini daha fazla detaylandırmadan C. Allah’ın insana olumlu yönde yön vermesi ve koruması konusuna da kısaca değinmeye çalışacağım.
Nasıl ki insana şeytansal virüssel yasanın iletileri sıklıkla erişmektedir ve akıllı bir insan bunları akıl, bilim ve fikir süzgecinden geçirerek açmamaktadır…!? İşte aynı şekilde insana rahmani yasaların da iletileri gelir sıklıkla.. Bu iletiler bazen hiçbir neden yokken, yani insan pasif haldeyken, hatta uyku halindeyken dahi gelebildiği gibi, çoğu zaman da karşımıza çıkan hayatsal sınav sorularıyla birlikte erişir bize…
Bu türden iletileri virüssel iletilerden ayırmak aslında her insan için çok kolaydır. Çünkü bunlar, nefise hitap ederse meşru anlamlıdır. Ancak çoğunlukla nefise değil daha ziyade akla, fikre, vicdana ve ruha hitap ederler. Bu anlamda halk arasında yaygın tabirler vardır. Örneğin, “Vicdanının sesini dinlemek. Aklın yolu birdir. vb.” gibi…!
C. Allah bu türden rahmani yasaları da genellikle ve sürekli bir biçimde çalıştırır. Ancak çoğunlukla kişilere özel olacak şekilde de çalıştırır. Çünkü kullarını O, kulun kendisinden daha çok sever, onlara karşı onlardan daha merhametlidir. Asıl önemlisi, hepimizce malum olduğu üzere “kuluna O, kulun şah damarından daha yakındır”. Ve kulunun her halini O, bizzat kulun kendisinden daha iyi bilir. Böylece ve benzeri nedenlerle kulunu sürekli olarak koruma altında tutar. Buradan da anlayacağımız üzere bahsini ettiğim bu türden rahmani yasaların çalıştırılması suretiyle kişilere erişen iletiler, C. Allah’ın o kişiye yön vermesi anlamındadır. Hatta insan, bazen bu anlamda içinden gelen nedensiz bir sesi dinler de büyük bir nimete gark olur.
Vicdanının, aklının ve mantığının sesini dinleyerek ona uygun eylemler sergileyenler netice itibariyle ruhen mutlu olurlar. Onların ruhları gerçekten de yücelir.Ve bazen insan bambaşka bir karar da iken ona rahmani yasalardan iletiler gelir, buna uyar ve bambaşka hayırlara erişir. İşte C. Allah’ın insanlara yön vermesi ve yönetmesi benzer biçimde olur.
Sanırım maksat hasıl olmuş olmalı. C.Allah’ın korumadığını kimse koruyamaz. O’nun koruduğuna asla zarar gelemez. O nedenle insan önce Allah’a dayanmalı ve ne isteyecekse doğrudan doğruya ve içtenlikle O’ndan istemeli. Allah hepimizin karşısına hayırlar ve hayırlı insanlar çıkarsın. Amin. Çünkü Allah, insanlar eliyle gördürür her türden işlerimizin bir çoğunu. Nitekim her insan onun vekilidir yeryüzünde. Ve o insanların merhametini, iyiliğini de kötülüğünü de üzerimize celp ettirir bahsettiğim yasalarıyla...
Burada bir hususu daha hatırlatmalıyım ki başa gelen dünyasal anlamlı gelip geçici olumsuzlukları Bakara Suresi 216. ayet mucibince illa olumsuz olarak değerlendirmemek gerekir. Olumsuz gibi şeylerin dahi bizi nihai ve gerçek kurtuluşa eriştirici şeyler olduğunu düşünmeli ve sabırlı olmalıyız. Allah’a dayanmalı ve O’ndan gelen her şeyi hayır bilmeliyiz. Lakin kendi kabahatimizi de bilmeli, unutmamalı, ondan pişman olup tekrarlamama yolunu da tutmalıyız. Önemli olan bu dünyadan gerçek bir başarıyla ve yüce bir ruh kazanmış, daha doğrusu ruhumuzu yüceltebilmiş bahtiyarlar olarak gidebilmeyi başarmaktır. Bunu yapabilmek için her şey, yani varlık da, yokluk da, acı da tatlı da sınavdır; unutmayalım.
Bu durum karşısında falancanın başına gelen dünyasal bir kötülüğü o kişinin kötü bir insan olduğu, ettiğini çektiği şeklinde falan yorumlamayalım. Bunu bilemeyiz. Hem ettiğini çekse bile, o dahi o insana Allah’ın bir lütfudur, korumasıdır. Bunu aynen böyle bilelim. Aynı şekilde kendi başımıza iyi şeyler gelmiş olmasını da kendi iyiliğimizden ve de üstünlüğümüzden falan sanmayalım. Bunların hepsi Allah’ın nimeti ve dünyasal sınav sorusunun birer parçasıdır. O iyiliğin sorumluluğu vardır; şükrünü iyi bilelim. O iyiliği, yada hayrı kendi iyiliğimizden sanırsak, büyük ihtimal dünyasal sınavı kaybedenlerden oluruz; buna dikkat edelim.
Burada söyleyeceğim son husus ise; bize rahmani yasalarla erişen iletilere, dikkat edelim. Onları akıl, bilim ve vicdan süzgecinden geçirerek olumlu cevaplayalım. Ruhumuzu yüceltmek anlamında o fırsattan iyi yararlanalım. Meşhur kelamda olduğu gibi; “Vermemiş Mabut (Yaratıcı/Allah), ne yapsın Mahmut” misali bir konuma düşmeyelim. Son söz olarak şunu iyi bilelim ki C. Allah, insanlara olumlu anlamda yön vermek adına onları yönetir. Bunu O’ndan isteyelim. Ve O bizi, bu anlamdaki yardımlarından yararlanıcılar sınıfına dahil etsin.! Amin…!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder