RUH, İNSAN, KABİR, CENNET - CEHENNEM
VE AHİRET BAĞLAMINDA AÇIKLAMALAR
Kitabımızın başından beri yapılmaya çalışılan tüm bu izahlardan artık, konu başlığında adı geçen kavramları tek tek ve birbirleriyle bağlantılı olacak şekilde açıklamaya çalışmanın zamanı gelmiştir sanıyorum.
Bu kitaplar serisinin tamamında olduğu gibi, (Nikâh Yozgunları, Çürüme, Gurbetteki Vekil, Kördöğüşü ve Sabır Bozgunu) bu konu içinde yapılan açıklamaların da, hem başkalarını bağlamayacağı, hem de bazı açıklamaların belki de bir ilki teşkil ediyor olmaları bakımlarından tamamen özgün olup, kendi fikir ve düşüncelerimden ibaret bulunduklarını önemle belirtmek isterim.! Dolayısıyla, buradaki görüşlerin doğruluğuna inanıyor olmamla birlikte, “Bunlar mutlaka doğrudurlar.” deme şansına elbet sahip değilim.
Kaldı ki göreceli/göreli vaziyetteki nice değer yargısı, yasa ve yasaklarla doğrular arasında bağlantı vardır. Hatta doğruların bu bağlantısı; zaman, mekan vb. boyutlarla konumlar arasında da vardır. Yani doğrunun ne olduğu çoğu kez, saydığımız bu kavramlara göre değişkenlik göstermektedir.
Filanca zaman, yer yada toplum için, veya falanca değer yargısı, yasa yahut yasak için, yada bunlar, hatta bunlardan biri adına doğru olan bir husus, bir başka kavram, mekan, yer, yargı, yasak ve toplum için, yahut da adına yanlış olabilmekte, yanlış ve hatalı sonuçlara neden olabilmektedir. Bu nedenle herkes ve her husus kendi şartları içinde değerlendirilmelidir elbet. Nitekim her olay, olgu yada oluş kendi şartları içinde değerlendirilmek durumundadır. Kaldı ki C. Allah’ın “Adil” sıfatı bu şartlar dairesince gerçekleşecektir.
Yeri gelmişken burada; gelip geçici hayat manasına olan dünya hayatının, gerçek bir sefa ve adalet yurdu olmadığını, cefası çok bir sınav salonundan ibaret bulunduğunu hemen hatırlatalım.
Bu kısa girişteki açıklamalarımıza rağmen, mutlak doğruların varlığını da kabul etmekte olduğumuzu belirtelim. Çünkü yukarıda sözünü ettiğimiz göreceli haller, kavramlar her zaman göreceli olmazlar. Varlık aleminde mutlak doğru anlamında yasa, yasak veya yargılar da bulunmaktadır. Hatta çoğu kez bulunmaktadır. Diyelim ki; “Su, şu kadar basınç altında ve şu derecede kaynar.” İşte suyu kaynatmak için o basıncı ve ısıyı bir araya getirmeniz gerekir. Aksi halde su kaynamaz. Yani o yasaya uymak zorunludur. Yani suyu doğruca kaynatma sonucu, ancak anılan bu yasaya uymakla elde edilir. Suyu kaynatmak açısından bahse konu bu yasa mutlak doğru olduğuna göre, “Suyu kaynatmak isteyenin yasaya uyma zorunluluğu vardır.” demek de mutlak doğru olmuş olur. Doğru zaman ve doğru yerde, o yer ve zamana uyumlu davranmak da böyledir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder