28 Ocak 2012 Cumartesi

D- Dünya Hayatına İnsanı, Nefis Bağlar:

D- Dünya Hayatına İnsanı, Nefis Bağlar:

Bu çalışmanın muhtelif bölümlerinde nefis kınanmasa da onun esiri olmamak konusuna çoğunlukla vurgu yapıldı. Buradan hareketle nefsin fena, kötü bir şey olduğu sanılmasın! O dahi  dünyasal sınavın bir cüz’ü, insan denen eşref varlığın kimliğine yüklenmiş onunla tümlenmiş kadersel bir yazılımdır. İşlevi yaşamsaldır. Eğer insanda bu nefis dediğimiz yazılım olmasa insan asla bu ortama tahammül gösteremez.
Çünkü sürekli vurguladığımız gibi bu ortamın zahmeti çok sefası azdır. Bu duruma bizler ancak nefsin aldığı zevk ve duygular sayesinde katlanırız. Buruda da şunu anlarız ki insanı dünya hayatına nefis yada nefis kaynaklı duygularla zevkler bağlar!
Bu nedenle nefis ihmal edilemez. O biraz hırçın ve azgındır! Coşkulu ve duyguludur. Ateş gibidir. Yakar da ısındırır da! Akil ve bilim yoluyla sürekli denetim altında tutulması gereken bir yönü varsa da tamamen baskı altına alınması yanlıştır. Körlenmesi hatta mümkün mertebe meşru kanallar yoluyla oldukça iyi gıdalandırılması gerekir. 
Bu oldukça iyi gıdalandırma sözüme hem karşı çıkmayın, hem de bu sözümle fazlaca rahat olmayın…! Burada bir ölçü vardı ve önemlidir. O ölçü de; Nefsin esiri olmayıp, onu sürekli denetim altında tutabilmektir.
Şimdi; aklının ve vicdanının sesi dinlenilmeyip, bilimsel bilinç terk edilmek suretiyle sürekli nefsin sonu gelmez emel ve arzularını tatmine kalkan bir insan asla mutlu olamaz, huzur bulamaz, bu yoldan ruhunu, belki gerçek kimliğini bozdurur. Bunu savunulacak bir tarafı olmadığı gibi, önerilecek bir yönü de yoktur. Bu yolun sonu insanın mahvına gider. Bu yol aslında gerçeğin örtülmesi demek olan, küfrün yoludur. Bu husus, kitap çalışmalarımızın muhtelif bölümlerinde zaten açıkladı. Bu aşamada artık işin bu yönünü fazla irdelemeyeceğiz. Madalyonun öbür cephesinden, yani nefsi “Terbiye ederim.” diye aşırı sıkboğaz edilmesinden bahsedeceğiz.
Bahsedeceğiz çünkü; bu yöndeki aşırı tutum dahi insanın ruhunu, ruh sağlığını ve dengesini bozar. Halbuki bizim aradığımız yol denge yoludur. Hemen belirtmek gerekir ki; dinimiz denge ve uzlaşı yoludur. Toplumsal boyutu da olmakla birlikte dinimiz, özellik ve öncelikle iç dünyamızdaki uzlaşıyı arama ve bulma dinidir.
Konuya iki hikayecik anlatarak açıklık getirelim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder