28 Ocak 2012 Cumartesi

HANİFE EBE’M DİYOR Kİ;

          HANİFE EBE’M DİYOR Kİ;

           Bu kitabın yazmaya başladım başlayalı benim pozitif toplumsal aykırılığımı bilen anamı aldı bir tasa; bir kaygı bir telaş ki sormayın gitsin.! Üzüntüden ortalığı velveleye verdi.
           Bana; “Ulan Şaşkın…! Ben seni bilirim, sen şaşkınsın, hem de şaşkının önde gidenisin! “
           “Bu güne dek kimseye benzemeyen hallerin oldu. Zaten ne dediğini,  ne yaptığını anlayan pek olmadı.!”
           “Millet seni dışlayı dışlayı bir haller oldu…!”
           “Şaşkın…! Şaşkın! Yazma o kitabı sakın…!”
           “Vallahi bu sefer seni taşlayacaklar…!”
           “Ekmeğini ye; işine bak!” dedi durdu.   
           Durum Hanife Ebe’min de kulağına gitmiş; geçenlerde elinin asasıyla karşıma çıktı.! Önce bana öğrettiği, namazda okunan kısa surelerle duaları, Amentüyü, Kuran’dan anlattığı hikayeleri nihayet, Mekke Şirkçileri’nin yaptıklarıyla Taif’i hatırlattı… Peygamber Efendimizin Taif’te taşlandığını… Adı güya Müslüman olan nicelerinin Kâbe’yi mancınıklarla taşladığını...! Ve taşlanmaktan Korkmamamı tembihledi.
           “Kendisinin de kitabın arkasında olduğunu, her türlü saldırıyı göze almam gerektiğini, zaten saldırı yaparlarsa, yapacakları saldırının haksız olacağını, bu kitabı yazarken iyi niyetten ve içtenlikten asla taviz vermediğimi, vermeyeceğimi, hep hak  bildiğimin ve haklı gördüğümün yanında olduğumu bildiğini” söyledi.         
            Anam için de; “Telaşlanmasın, işine baksın ve hakkımızda duacı olsun..!” dedi. Devamla;
            “İyi ki yazmaya karar verdin. Arkamızda ölmez bir eser kalacak. İnşallah nice insan faydalanacak, bir kişi bile faydalansa ne büyük nimet burada..!Hem biliyorum senin niyetin ihlaslı. Bir şey olmaz; Söyle anne  hiç tasalanmasın…!”
            “Anlayan anlar, isteyen söver….! Biz zaten hepimiz alıştık buna. Dileyen de gelir seni de taşlar. bizi taşladılar da ne oldu…! Her ne yapan kendine yapar…!”
             “Benim gelinip mektep medrese görmedi, Allah gecinden versin ama gelip burayı da görmedi…! O sadece çevresini gözlemledi; Ve sırf gördüklerinden, duyduklarından okudu hayatı…”
             “Bak yavrum; söyle annene, hiç üzülüp telaşlanmasın! Seni taşlasalar ne olur sanki…? Doğru yola canımız feda…”
             “Hem bu dünyada nice insan, sırf haklı oldukları için giyotinlerde baş verdi, asıldı can verdi…! Zulüm ve işkence gördü… Sen bunları biliyorsun. Akıllı annene söyle onun da haberi olsun...!?”
             “Hepimiz biliyoruz ki, biz şaşkın falan değiliz Hem Kuran’ı devamlı Arapça’dan okudukları için pek anlayamadıkları, O Yasin Suresi’nde anlatılan ve gerçek şaşkınlarca, daha doğrusu sapkınlarca  taşlanan Allah dostu Neccar’ı unutma!”
            “Hem biz ne yapmış, ne yapabilmişiz ki…?
            Onlardan hiç birinin ayağının tozu dahi değiliz! Dua edin ve inşallah, o yolların fakir bir yolcusu olun..!” 
            “De ki;
          “Allah bizleri de kendi dostlarına yoldaş eder inşallah!”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder