28 Ocak 2012 Cumartesi

B- “Hiç Ölmeyecekmiş Gibi Dünya İçin Çalışmak ……..” Uydurmadır!

B- “Hiç Ölmeyecekmiş  Gibi
                 Dünya İçin Çalışmak  ……..”  Uydurmadır!

            Bakınız dünya kelimesine yukarıdaki anlamdan bakınca; çok meşhur olan “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünya, yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış.” biçimindeki hadisin bile anlamı farklılaştı.
Güya hadis denilen bu söze göre Peygamber Efendimiz bizlere: Kuran’ın nitelemelerine göre; boş bir oyun ve eğlence vasfındaki dünya işleriyle, “hiç ölmeyecekmiş gibi uğraşın.” demiş oluyor. Bunu demiş olamaz…! Çünkü Peygamber Efendimizin böyle demişliği, kendisini Kuran’la ters düşürür. Şöyle ki: Kuran işbu vasıftaki işleri; (yani dünya işlerini) kerih, aşağı, küçük ve düşük görmekte; öylece de nitelemektedir. Kuran’ın bu yöndeki açıklamaları, çok açık ve net olarak ortadadır. Ayrıca Kuran’ın dünyasal sıfatlı iş ve eylemleri, kerih ve düşük görme hadisesi, bir ayetle değil, pek çok ayetle ortaya konmaktadır.
Peygamber Efendimiz hem dinde kural koymaz, hem de asla Kuran’a ters düşmez…! Çünkü O, Kuran’ı  en iyi anlayan ve hayatına en iyi uygulayan insandır. Peygamber Efendimiz, Kuran’ın bu bakış açısına aykırı bir söz söylemiş olamaz. Çünkü O yaşayan Kuran’dır.
Bu sözün böyle söylenmesi, “Kuran’ı en iyi O anladı, hayatına en iyi O uyguladı.” demektir. Bahsini ettiğim sözü hadis diye vasıflandırmak, andığım bu durum ile çelişir. Aksini düşünmek Peygamber efendimizi dinde kural koyucu konumuna yükseltmek olur ki bu düşünce külliyen yanlıştır. O’nu peygamberlik vasfından çıkarıp, dolambaçlı yoldan ilahlık vasfına çıkarmak olur ki Hıristiyanların teslis (üçleme) inançlarının bir başka versiyonu ortaya konmuş olur. Dediğim gibi bu düşünceler yanlış ve sakat düşüncelerdir. Durum bu olduğuna göre, bir yandan Kuran, bir yandan da Kendisi, kural koydu, hatta Kuran’a aykırı da olsa kurallar koydu, demek olur ki Peygamber efendimiz için  Yaşayan Kuran vasfını kullanmak kesinlikle bu manada değildir. Bu nedenle de; “Peygamber Efendimiz söylemişse doğrudur. Şu halde haşa, Kuran yanlıştır.” diye ise; asla denemez. Dense dense; ayet hükmünün değil, sözde hadis hükmünün reddinin gerekeceği denilir. Yani bahse konu hadisin uydurma olduğu, Peygamber Efendimizden sadır olmadığı söylenir…
Kuran’ın “Dünyadan da nasibinizi arayın.” şeklindeki nitelemeleri, yukarıda anlattığım yönde anlaşılmalıdır. Ayrıca Kuran insana, gelip geçici vasıftaki dünyasal nimetleri yasaklamış değildir. Tam aksine onlardan faydalanmayı önermiş, tavsiye etmiştir. Dolayısıyla bunlar da aranacaktır. Ne var ki yukarıdaki anlatımlarımız çerçevesinde aranacak ve bulunacaktır. Çünkü bunlar, hem dünya hayatı, hem de bu hayat sınavı için elzemdir. Asıl önemlisi Allah’ın büyüklüğünü göz önüne sergileyen nimetlerdir. Allah’a şükür bu nimetler yardımıyla yapılır.
Ayrıca insanda nefis diye bir hassa vardır ki onu dünyaya ve dünya hayatına bağlar. Böylece çok zorlu olan bu dünya hayatı çekilirlik ve arzu edilirlik kazanır. Bu nedenle nefis dahi tatmin edilip körlenecektir. Ne var ki onun sonu gelmez arzularının esiri olunmayacaktır. Durum bundan ibarettir. Başkaca anlamlar yanlıştır…!
Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, bu durum karşısında mevzu edilen sözün ikinci bölümü olan “Yarın ölecekmiş gibi ahret için çalış, kısma da uydurmadır. Lakin ben sözün bu bölümü üzerinde yukarıdaki açıklamalarımın bu aşama itibariyle yeterli oluşu karşısında artık fazla durmayacağım. Sadece; dünya kelimesinin anlamı çarpıtılmak suretiyle din içine oturtulmuş bir söz olduğunu, gerçeği örttüğünü, bu ve benzeri sözlerin aynı nedenle hızla ortadan kaldırılması gerektiğini, sözün tamamının uydurma olup işin doğrusunu Bakara suresi 200, 201 ve 202. ayetlerinde aramak gerektiğini söyleyeceğim.  Yukarıdan beri izaha çalıştığımız meşhur hadisin anlamında ki işbu açıkladığım anlam kaymasının bizi nerelere sürüklediğini bulmak artık hiç zor değildir. Bu farklılaşma ile oluşan anlam kayması bize, konu hadisin uydurma bir söz olabileceğini gündeme getirtiyor.
Halbuki bizler bu sözü; çok biliyor, çok dillendiriyor, çok inanıyor, kendimize düstur ediniyor, genellikle hayatımıza  uyguluyoruz. İşin vahim noktası da buradadır. Doğru dürüst bilinmesi gerekeni değil, pek de dinle alakalı olmayan şeyleri dinmiş sanıyoruz. Çürüme de işte böylece başlıyor ve böylece oluşuyor.Örneğin; mevlit okutmak sanki çok elzem ve önemli bir şeymiş  sanılıyor.
 Halbuki bit’attir. Bit’at ise din dışı demektir. Dine sonradan katılandır. Gelenekseldir. Folkloriktir. Bit’at olan şey, ister kötü, ister iyi, ne olursa olsun, dinsel hayattan dışlanmalı, reddedilmelidir! Elbet nihai yorum size aittir! Bütün bunlar birer fikir jimnastiği ve açılımdır. Niyetimiz ihlaslıdır. İşin iyisini doğrusunu ancak Allah bilir.
            Biz bu noktadan sonra insanoğlunun yeryüzündeki Allah’ın Vekili, O’nun maksat ve muradını gerçekleştirmedeki yardımcılığı yani halifeliği konusunu irdelemeye başlayalım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder