A- Şeytan yada Şeytanilik:
Şeytan öyle, cin, peri masallarında, yahut korkulu hayal üretim hikayelerde anlatılan öcü-böcü bir varlık değildir.
Ayrıca zaten bu anlatı türünde bir varlık da yoktur.
Günümüzdeki bilgisayar benzeri ama ondan çok daha üst düzeyde bulunan, “Levh-i Mahfuz” diye tabir edilen ana kitaba, C. Allah tarafından yapılan bir yazılım, yasa yada programdır. Ezeli bir program mahiyetinde görülmekle birlikte ne zaman kaderlendirildiğini, yani yazılımlanıp, yasalaştırıldığını ancak Allah kendisi bilir. Bu yazılım niteliği itibariyle virüssel bir programdır. Şimdiye dek anlaşıldığı üzere maddi yada manevi başkaca herhangi bir varlık değildir.
Mesela suyun kaynamasına dair yasa, yahut güneşin doğup batışına dair yasa, yani kaderleme gibi o da bir yasa ve kaderlemedir. Ne var ki şeytan denilen bu yasa, belirttiğimiz üzere virüssel özellikler taşır.
Şeytani yazılımın tesiri altına girmiş, onun oyuncağı ve esiri olmuş kişi ve cinlere şeytan dememiz mecaz manalı bir deyiştir. Biz, aslında işte bu mecaz manayı asıl mana yerine koymuş asıl manayı ise anlayamamış durumdayız. Asıl şeytan onlar yani şeytan adlı virüs yazılımın tesirine girmiş insan ve cinler olmayıp, bahsini ettiğim virüs mahiyetindeki kadersel yazılımdır. İşte asıl şeytan budur.
Bu virüs yazılım (kader) insanlar ve cinler üzerinde tesir (hüküm) icra eder. Cin üzerindeki tesiri şu aşamada bizi fazla ilgilendirmemektedir. Bizi daha çok, bu yazılımın insan üzerindeki tesiri ilgilendiriyor.
Bu virüssel yazılımın insan davranışı üzerindeki tesiri, insanda bulunan duygu, nefis yani nefisten kaynaklı arzular yoluyla olur. Bu yoldan insan ruhunu bozabilir. O nedenle duygu dünyamızı iyi kontrol etmeli, nefsin isteklerinin peşine fazla takılıp, onun esiri olmamak gerektiğini iyi bilmeli ona göre tedbirli davranmalıyız. Yoksa konu virüs program ruhumuzu bozabilir demek az olar; mutlaka bozar.
Şeytan adlı virüs program insana asla akıl, bilim, insani ruh ve insanda bulunan Allah inancı yoluyla tesir edemez. Tam tersine akıl ve bilim, insani ruhun koruyucusu ve geliştiricisidir. Ayrıca insani ruh kendi içeriğinde Allah inancını barındırır. Zaten ruh, insanda bulunan Allah’tan bir parçadır. Nitekim C. Allah; “Ben insana kendi ruhumdan üfürdüm.” buyurmuştur. Yine müspet ibadetler de aynı bilim ve akıl gibi insani ruhun geliştiricisi, yücelticisidirler!
Elbette şeytan hakkında bu güne dek hepimiz oldukça içeriği farklı bilgilere sahibiz. Ben Şeytan denilen virüssel yazılım (kader) hakkında kendi bakış açım itibariyle tam bu noktada, önemli ve farklı bir tesbitte bulunmak isterim ki o da şeytan adlı virüssel programın ön önemli niteliğinin tatlı dilli, güler yüzlü, albenili olmasıdır. Attığı her zarfın insan ve cin nefsini kendine doğru celp ve cezp edici özelliği çok yüksektir. Bu husus çok önemlidir. Zarfları tanınmalı ve mümkün olduğunca açılmamalıdır. Konu virüssel programın açılmayan zarfları, yada kabul edilmeyen programları insan üzerinde hiçbir tesir icra edemez. Eğer açılmışsa, tövbe ve ameli salih ilacıyla ruhun mutlaka tamir ve tedavisi yoluna gidilmelidir. Durumu böylece özetledikten sonra artık sair açılımlarımızı yapabiliriz:
Melek: İnsanın yeryüzünde Allah’ın halifesi olması, Levh-i Mahfuz, Kader, İbadet vs. bahislerdeki anlatımlarımızdan da anlaşılacağı üzere, muhtelif çeşit ve şekilleri olabilecek olmakla birlikte, genel olarak melek, bilgisayar yazılımına benzeyen, Levh-i mahfuzda kayıtlı, oradan sevk ve idari olan şaşmaz neticeleri oluşturucu kurallar manzumesinin genel adıdır. Yasadır, yazılımdır, programdır. Tabiat yasaları dediğimiz her tür yasa melek kapsamı içindedir. C. Allah tüm iş ve oluşları bu yasalar yoluyla yapar. Yasaları kendi koyar, kendi iptal eder. Dilerse de ortadan kaldırır. Meleklerde kesinlikle Allah tarafından kendilerine emrolunanın aksini yapma iradesi yoktur.
Şeytan: Yukarıdaki anlatımlarımızdan da anlaşılacağı üzere şeytan da bir tür melektir. Lakin onun diğer meleklerden farklı özellikleri vardır. Onun en önemli özelliği virüssel bir program, yazılım yani yasa oluşudur. Belki halin icabı olarak iradi yönleri de vardır. Belki o yasanın çalışma biçimi öyledir, yani öyle programlanmıştır. Belki de iradesini askerleri eliyle kullanır. Bu virüssel bir yazılım, yani kaderleme olduğu için onu tanımayan ve ihlaslı olmayan cin ve insanlar üzerinde tesir icra eder.
İnsan: İnsan üzerinde fazla durmayacağım. Sadece, “Onun hem hata ve günah işleyici, ancak af dilemeyi bilici ve dileyici, aynı zamanda böbürlenici, hem de Allah’ın yeryüzündeki halifesi ve bu anlam içinde eylemlerinin bir bölümü ile, en yüce erdemlerin yapıcısıdır.” diyeceğim. İnsanın aynı zamanda sınırlı bir özgür iradenin sahibi, unutkanlık hastalığıyla malul olsa da kainatın en eşref yaratılmışı olduğunu söyleyeceğim. İnsan bu haliyle ebet yolcusudur. Lakin ebede giden yolda hem en aşağılık, hem de en yüce mertebelere erici, erişicidir.
Cin: Zehirli ateşten, belki de yüksek bir enerjiden yaratılmıştır. Ancak onların yaratılışı insanlardan daha önceki bir zaman diliminde olmuştur. Yaşam boyutları bizlerden farklıdır. Fakat bizler gibi ve bizlerle aynı zamanda cennetten çıkarılmışlardır. Onlar da aynı insanlar gibi sınav halindedirler. Bu anlamı ile gelip geçici yani dünyasal vasıflı bir hayat sürmektedirler. Onların da aynı insanlar gibi sınırlı da olsa özgür iradeleri vardır. Eylemlerinden sorumludurlar. Cennet ve cehennemin adayıdırlar. Durum bu olunca aynı bizler gibi onların dahi İslam olanları yada olmayanları vardır.
İnsanlardan Olan Şeytan: Yukarıda şeytanın virüs özellikli bir kaderleme, yazılım yani yasa olduğunu belirtmiştik. Bu yasa insanlar üzerinde özellikle duyguları ve nefsi arzuları yoluyla olumsuz yani insanın ruhunu,erdemli kişiliğini bozucu tesirler icra eder. Çünkü insanda nefis ve nefse dayalı arzular ve özellikler vardır. Bu özellik, duygu ve arzular akıl, bilim ve Allah’a iman yoluyla kontrol altında tutulmazsa, bir virüs program olan şeytan o kişi üzerinde iş ve işlev görür. Eğer insan şeytanı tanımaz ve bu durumun farkına varmazsa şeytanın esiri ve oyuncağı olur. Onun her attığı zarfa kanar, her dediğini yapar. Zarf atma işi, ortada hiçbir neden yokken birdenbire durduğumuz yerde aklımıza bir kısım şeytani fikirler gelmesi şeklinde olur. Onlara kanmamak gerekir. Halbuki bu türden fikirlere uymayı alışkanlık edinmiş bir kişide bu virüssel program kendisine uygun bir ortam bulmuş, orada yeşermiş ve yaşamış olur. Hatta kişi kendisini dahi bu programla bütünlemiş olur. Böylece de şeytan denilen virüs program o şahsın kendisine uygun hale gelmiş olur. Netice olarak o insan dahi şeytan olmuş olur. Daha farklı bir ifadeyle şeytanlaşmış bir insan olur. Ancak değinildiği gibi bu şeytanlaşmış bir insandır. Yoksa şeytanın kendisi değildir. Bu kişiye şeytan demek mecazdır. Halbuki bizler yıllardır şeytan deyince hep bu mecaz manayı anlamaktayız. Asıl şeytanı, yani yazılımsal virüsü ya görmemekte, ya görememekte yada görmezden gelmekteyiz. İşte anlaşılması gereken asıl şeytan bu anlattığım virüs türü bir yazılım olan şeytandır.
Yalnız şöyle bir konu var ki şeytanlaşmış insan artık gerçek şeytanın askeri olmuştur. Onun adına ve onun gibi iş yapar işlev görür. Bu durum unutulmamalıdır.
Cinlerden Olan Şeytan: Bu başlık altına sadece, insanlardan olan şeytanlar hakkında yazmış olduklarıma atıf yapacağım o kadar…. Çünkü benzer olaylar aynen bu noktada da geçerlidir. Tek farkı, cinlerden olan şeytanın askerleri sadece cinler üzerinde aynı şeytanın kendisinin gördüğü iş ve işlevi görmekle kalmaz, aynı zamanda insanlar üzerinde de aynı iş ve işlevi görürler. İnsanlar ise genellikle cinler üzerinde bu tür iş ve işlevi pek göremezler. Yine de görebilenlerin olduğunu tahmin ediyorum.
İblis: İblis hakkında ilk anlatımımız onun bir cin olduğu üzerine olacaktır. Lakin tamamen şeytani, virüssel programın tesiri altında kalmış olan bir cindir. İşin daha da ötesi, o tamamen gerçek şeytan yani yazılım ile kendini tevhit etmiş bir cindir. Tersi de doğrudur. Şeytan denilen virüs yazılımı dahi kendisini bu iblis adlı cin ile tevhit etmiş, yani birleyip bütünlemiş durumdadır. Dolayısıyla iblis asıl yasa konumunda bulunan şeytanın en önde gelen askeri yada cinlerden olan en büyük şeytandır. Fakat bence bu hal dahi gerçek şeytanı değil, mecazi anlamdaki iblisi ifade eder.
İkinci ve asıl anlatımım, iblis şeytanın diğer adı olduğu üzerinedir. Yani iblis virüssel bir yazılım olan şeytanın diğer adıdır. Şu durumda ilk anlatımımı, İblis=Cin+Melek, yani virüssel yazılım, kader=mecazi iblis,
İkinci anlatımımı ise, İblis=Şeytan=Melek, yani virüssel yazılım, kader şeklinde formüle edilebilir. Bu konuyu ben tam olarak ayırt edemiyorum. Üzerinde düşünülüp tartışılmalıdır. Yinede benim kanaatim, şeytanın iblis’in diğer adı olduğu, bunun dahi bir virüssel yazılım olduğu yönündedir. Bu virüssel yazılım, sizin bünyeniz bilgisayarınızda mevcut nefis yazılımı yoluyla sizin bilgisayara zarf attığı (program gönderdiği) zaman akıl, bilinç, bilgi ve ruh yoluyla o programı, zarfı açmaz, siler yahut yırtıp atarsanız size hiçbir zarar veremez
Yalnız gerek bu açıklamalardan, gerekse aşağıdaki ayetlerden anlamamız gereken en önemli şey, sözünü ettiğimiz bu virüssel yazılımdan insanlara ve cinlere bulaşarak onlarla tevhit olunan, bütünlenen “böbürlenme, kibirlenme, büyüklenme ve kendini beğenme” şeklinde tezahür eden kalbi bir hastalığın, huy yada karakterin C. Allah tarafından en sevilmeyen hal olduğu meselesidir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder